Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Oya Koca

9.0/10
1 Kişi
3
Okunma
0
Beğeni
325
Görüntülenme

Oya Koca Gönderileri

Oya Koca kitaplarını, Oya Koca sözleri ve alıntılarını, Oya Koca yazarlarını, Oya Koca yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Bir şehir kurmak ulvî bir harekettir; insanların kalbinin kazanılmasını ve yüzünün güldürülmesini sağlar.”*
Sayfa 187 - *Fatih Sultan Mehmed’in vakfiyesinden
“Bu kıyıdaki binlerce yıllık kayalar pavuryaların, envai çeşit balığın barınağıydı. Sahilin kumları altın gibi parlardı. Şimdi parklar var sahilde. Sanıyorlar ki bu parklarla semtin denize olan ilgisini artırdık. Hayır, aksine. Geniş dolgu alanı Samatya ile denizin arasını açtı. Eskiden kıyılardaki tahta iskelelerde oturup ayaklarımızı sallayarak balık yakalardık. Şimdi mangalcılara kaldı sahil. Cumartesi, pazar günleri boğuluyoruz dumandan. Nasıl bir şehirciliktir bu anlamadım. Geniş parklar yapıp modern şehir mobilyalarıyla döşemekle uygar olunmuyor efendim. Kumsalları kaybettik, bari temiz havamızı bize geri verin.”
Sayfa 120 - 1942’de Samatya’da doğmuş semt sakinlerinden Yorgo Eskardelis’in Samatya Sahil’indeki parklar ile ilgili düşünceleri
Reklam
Biz pek farkında olmasak da her toplumun kendine özgü akustik bir yaşamı bulunur; günlük hayatımızın akışında ortaya çıkan sesler kültürel kimliğimizi oluşturan aslî unsurlar arasında eşsiz bir yere sahiptir. Dokusu hızla değişen İstanbul’un sembolik sesleri de harcanan kültür mirası kapsamındadır.
Sayfa 74
Eski tabakhaneler kalabalık çırak ve kalfa ekiplerinin sabahtan akşama sağlıksız koşullarda çalıştığı ikişer üçer katlı binalardı. Her tabakhanenin hayvanla döndürülen birer değirmeni bulunur, burada deri tabaklamada kullanılan palamutlar öğütülürdü. Deri işlerken çok suya ihtiyaç duyulduğundan bostan kuyusu büyüklüğünde kuyuları ve büyük kazanları, fıçıları vardı. Eski tabaklama yöntemlerinde bu fıçılarda su ile eritilen köpek dışkısı kullanılır, böylece derinin daha parlak olması sağlanırdı. Köpek dışkılarının özel toplayıcıları vardı; bunlar sepetlere doldurdukları malzemeyi öğleden önce tabakhaneye yetiştirmek için birbiriyle yarış ederlerdi. “Hayrola, tabakhaneye bok mu yetiştiriyorsun, ne acelen var?” deyimi bu telaşlı yarıştan ortaya çıkmış olmalıdır.
Sayfa 69
Cengiz Bektaş’ın İstanbul üzerine yazılarından birinde yer verdiği şu görüşüne katılmamak imkansız: “İstanbul Bizans’tan bu yana hep kentliliğin okulu olmuştur. Oysa kent artık bizim yaşama alnımız değil. Ortak yaşamımız olabildiğince az. Kente yalnızca gidip geliyoruz. Hepimiz, bir gün içinde ortalama üç-dört saat bir yerden bir yere gidip geliyor. Arkadaş ve dostlarımız için zamanımız yok. Ortak bir şeyleri paylaşamıyoruz… Kenti tanımıyoruz. Kenti tanımayan insan nasıl koruyabilir? Kenti tanımak, tarihi yapıları tanımak anlamında değil… ‘Bu sokak, bu alan benim’ diyen yok. Kentli kentliliğini savunmadı. Hiç kimse hiçbir yapıya ‘sahip’ çıkmadı… İstanbul’da her geçen gün bir şeyler yok ediliyor. Yok edilenler de, örgütlenme bilinci, sahip çıkma bilinci, ortak yaşam bilinci… Bir hayal kurmuyoruz. İstanbul’un geleceği ile ilgili hayal kurmak gerekir. Birlikte hayal kurmayı öğrenmemiz gerekiyor…”
Sayfa 7
Yedikule ve Samatya, eski İstanbul’un mütevazı, sakin dış semtleri… Fetih sonrası şenlendirme gayesiyle kente yerleştirilen gayrimüslimlerle Müslümanların, köklü Doğu Roma mirası etrafında dallı budaklı, girift bir kültürel yapı kurduğu kadim mahalleler… Sanatta, edebiyatta kuşaklara ilham veren mümbit zemin… Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalayan davalarla beraber, yok oluştan ve açlıktan kaçan mültecilerin eteklerine sığındığı şefkatli kucak…
Sayfa 7 - mümbit: verimlilik, bereket, bolluk, zenginlik
Reklam
224 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
İstanbul'un en önemli tarihi semtleri olan Samatya ve Yedikule'yi anlatıyor, bu kitap. Gezmeyi, tarihi ve tarihi yapıları, arkeolojiyi, en önemlisi de İstanbul'u ve de İstanbul'u adım adım gezmeyi sevenler için rehber niteliğindeki kitabı, Nursel Gülenaz ve Oya Koca birlikte yazmış. Her iki yazar da Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümünü
İstanbul'un Tarihi Yarımadası: Yedikule Samatya
İstanbul'un Tarihi Yarımadası: Yedikule SamatyaNursel Gülenaz · Remzi Kitabevi · 20183 okunma
İstanbul, büyük mimari eserlerinin olduğu kadar küçük köşelerin, sürpriz peysajların da şehridir. Bunlar şehrin mahremiyetinde adeta eriyip ona karışmış hissi veren küçük camiler, medreseler, büyüklerin yanında en mütevazi nispetlerine indirilmiş çeşmelerdir. Birdenbire hiç beklemediğiniz bir yerde mermer bir çeşme aynası veya kapı çerçevesi, iyi yontulmuş taştan beyaz bir duvar size gülümser. İki servi, bir akasya veya asma, küçük ve üslupsuz bir türbe yahut küçük bir bahçe sanacağınız bir mezarlık orada tatlı bir köşe yapar. Bu küçük köşeler kadar çekici ve zevkli pek şey azdır. İstanbul'un hemen her tarafında bu cinsten köşelere sık sık rastlanır. İstanbul'un asıl peysajları bu köşelerdir. İstanbul halkı onları yaşarken yapmıştır. Kainata ruhlarındaki birlik çerçevesinde bakan insanların eseridir. İşte, İstanbul mahallelerinin asıl çekirdeğini bu peysajlar yapar. Ahmet Hamdi Tanpınar - Beş Şehir
Sayfa 210Kitabı okudu