Ozan Kemal Sarıalioğlu

Molla Sadra ve Sühreverdi Dersleri yazarı
Yazar
Derleyen
Çevirmen
Editör
9.0/10
3 Kişi
15
Okunma
4
Beğeni
1.769
Görüntülenme

En Eski Ozan Kemal Sarıalioğlu Gönderileri

En Eski Ozan Kemal Sarıalioğlu kitaplarını, en eski Ozan Kemal Sarıalioğlu sözleri ve alıntılarını, en eski Ozan Kemal Sarıalioğlu yazarlarını, en eski Ozan Kemal Sarıalioğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Önsözün ilk cümlesi
'Aşık aklın' izinde...
Sayfa 7 - önsöz yayıncılıkKitabı okuyacak
Bu bereketli damar, kitapta da görüleceği üzere, çok ilginç tevafuklarla Batı düşüncesine de yol bulmuş, filiz vermiştir. Hikmet-i Müteâliye geleneğinin yetkin temsilcilerinden fakih-arif ve filozof Allâme Tabâtabâî ile yıllarca görüşen (1958-78 arası haftalık dersler) Henry Corbin'in, Heidegger'e '"Sizden önce Sühreverdî diye Müslüman bir filozof bu fikirleri söylemişti” dediği aktarılmaktadır. Bazı araştırmacılara göre Heidegger'in Varlık ve Zaman'daki bazı cümleleri birebir Molla Sadrâ'dan çevrilmiş gibidir.1 Ayrıca Henry Corbin, Molla Sadra'nın kendi ontolojisini özetlediği Kitâbü'l Meşâir'ini Le livre penetrations metaphysiques (Tahran-Paris, 1964) adıyla Fransızcaya da çevirmişti ve bu kitabın Heidegger tarafından okunduğu kaydediliyor. Dahası, Henry Corbin, Heidegger'in vefatının hemen ardından bir Fransız radyosunda kendisiyle üstadı hakkında yapılan bir röportajda, Heidegger'in ulûhiyet hakkında ne düşündüğü sorusuna verdiği uzun bir cevabın sonunda, aynen şu ifadeleri kullanmaktadır; "Fakat sırrını kendisiyle birlikte ebediyen götürmüş olması da mümkün. Bu nedenledir ki bugün Arapçadaki ifadeyle kısaca şöyle demeyi tercih ediyorum: Rahmetullâhi aleyhi. İlahi rahmet üzerine olsun,” 2
Sayfa 9 - Önsöz yayıncılıkKitabı okuyacak
Reklam
Görüşünüz ne kadar yükselirse, davranışınız, ameliniz de o kadar latifleşir, seçimleriniz zarifleşir.
Heidegger’in ifadesiyle varolanlar (mevcûdât) ile Varlık (Vücûd) arasındaki ilişkinin sahih bilgisini yitiren-unutan modern Batı düşüncesi; özne-nesne, bilmek-olmak, aşk-akıl zıtlıklarının cenderesine sıkışmış ve beraberinde de tüm dünyayı bir yııımın eşliğine getirmiştir. İnsanlığın temel problemi varoluşsaldır ve yeryüzünündeki maddî ve manevî zincirlerinden kurtuluşunun temel şartı, bu unutkanlığına (gafletine) son verip Mutlak Varlık olan Hak Teâlâ’yı akıl-kalp-beden mertebelerinin tamamında, hem bireysel hem de tüm yeryüzü ölçeğinde adaleti tahakkuk ettirecek şekilde gereğince anmasıdır (zikir).
Sadrü’l-müteellihin, varlıkta teşkîke inanır. Ona göre varlık da tıpkı ışık gibi mertebelere sahiptir. Peki, basıl mertebelere sahiptir? En yüksek mertebeye sahip olan “vâcibü’l-vücûd”dur. O’nun için yokluk söz konusu bile değildir. “Vacibü’l-vücûd”, ezeli ve ebedidir. Yokluk, değişim, hudûs, zeval, noksanlık O’na asla ulaşamaz. Bu varlığın bir mertebesidir.
On İki İmam Şiiliği iki veçheye sahiptir. Birisi, şeriat veya zâhir, diğeri ise hakikat veya bâtın diye adlandırılır. İrfan veya Şiî hikmeti, insanı Şiî mezhebinin hakikatlerine vâkıf kılmaktan ibarettir. Bu da şeriatın bâtınına ulaştıran yolun bulunmasını sağlar.
Reklam
78 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.