Onlar kayıp değillerdi, kaybolanlardı; kaybolma eylemini merdivenlerin, fayansların üzerinde, dört duvarın arasında bir ömür adım adım işleyenlerdi. Yaşayan onlar değil, Akl-ı Selim Apartmanı’ydı.
Yenildik, bunu kabul edelim. Var oluşumuz, düşünce yapımız; onlara karşıt gelen hangi düşüncemiz varsa, her alanda yenildiğimizi kabullenelim. Umut bu topraklardan çekip gideli çok oldu. Üstelememizin ve “Zafer yakındır,” demenin hiçbir anlamı yok.
İlk başta ölümle göz göze geliyor insan ve o an anlıyor hayatının aslında ne kadar kıymetli olduğunu. Sonrası iplik söküğü gibi geliyor, ya iyileşiyorsun ya da ölümü kabullenip ona kucak açıyorsun.
Hayatta her gün çiçekler açmıyor; her mevsim kendi bilincindeki çiçeği koşullar uygun olduğunda karşımıza çıkarıyor ve bize onu ancak dalında ve var olduğu anda kıymetini bilerek sevmek düşüyor.