Özlem Kaya

0.0/10
0 Kişi
0
Okunma
0
Beğeni
350
Görüntülenme

Hakkında

Özlem Kaya, yüksek lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi Atatürk Enstitüsü’nde doktora eğitimine devam etmektedir. Bir süre çevirmen olarak çalıştı, Hakikat Adalet Hafıza Merkezi internet sitesi için makale çevirileri yaptı. Friedrich Ebert Stiftung Türkiye Temsilciliği’nde Türkiye’deki anayasa yapım süreciyle ilgili yarı zamanlı proje koordinatörü olarak görev yaptı. 2012 yılında beri Hakikat Adalet Hafıza Merkezi Hafıza Çalışmaları ekibinde çalışıyor.
Unvan:
Yazar

Okurlar

7 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bu dünyada adaletin sağlanacağına ve onu görmeye ömrünün yeteceğine inanç azaldıkça, ilahi adalete çağrı artıyor.
Reklam
Kürtçenin yasal olmayan statüsü, kadınların yakınlarındaki diğer erkeklere bağımlılığını artıran bir durum olması nedeniyle üzerlerinde çok daha negatif bir etki yaratıyor ve kadınları erkekler karşısında daha savunmasız bırakıyor. Bu da erkek egemenliğini güçlendirici bir rol oynuyor, kadınlar ve erkekler arasındaki ayrımları derinleştiriyor.
Eşleri zorla kaybedilen kadınlar bazı örneklerde evin geçiminden tamamen sorumlu olurken, bazı durumlarda geniş aile içindeki işbölümünde artık evin geçimine ücretli çalışarak da katkı sunmak zorunda kalıyorlar. Kürt olmaları, kadın olmaları, Kürtçeyi kamusal alanda kullanamamaları, yaşadıkları coğrafyanın savaş koşullarının da etkisiyle eğitim alamamaları, yine aynı koşullar sebebiyle işgücü piyasasında hiçbir pazarlık güçlerinin olmaması, bulabildikleri her işe razı olmak zorunda kalmaları nedeniyle bu kadınlar işgücü piyasasının da en dezavantajlı konumuna yerleşiyorlar. Kadınların kendi geçimlerini sağlamak üzere yaptıkları işler arasında mevsimlik işçilik özel bir yere sahip. Görüştüğümüz pek çok kadın, çocuklarını da yanına alarak Muğla, Mersin, Denizli, Aydın, Düzce, Yozgat, Muş, Van, Adana, Manisa ve daha pek çok farklı ile çalışmaya gitmiş.
Kayıp eşi olmanın anlatılan bu yükünün ötesinde, kadınlar bir şekilde evlenmedilerse, genellikle bunu bir başarı hikayesi olarak anlattılar. Erkek özellikle de ekonomik açıdan bağımlı olunan kişi olduğu için, tek başına ayakta kalmış olmak ve çocuklarına bakabilmek, onları büyütebilmek bunun üzerinden anlatılıyor. “Çalışmak ayıp değil ki. Gidip namusumuzla çalışıp çocuklarımıza bakabiliriz. Bu da güzel bir şeydir. Ben hiçbir adamdan yardım istemedim. Yok yok yok yok! Ne, ne buradakilerden ne Cizre’dekilerden ne de başka bir yerdekilerden. Hiç.” Güçlü durmak, aynı zamanda kimseye “izin vermemek” demek. Burada aslında kadınların “izin vermedikleri” olayların, üzerlerinde baskı ve denetim kuran olaylar olduğu da açık.
Eşlerinin zorla kaybedilmiş olması kadınları “boşanmış” ya da “dul” yapmıyor; buna karşın halen “evli” konumunda da değiller. Zorla kaybetme, onların toplum içindeki konumlarında da bir belirsizlik yaratıyor. Nepal’de kayıp eşleri üzerine yapılan araştırma da bu kadınların toplum içinde ‘yarı dul’ olarak görüldüklerini gösteriyor.
Henüz kayıt yok
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok
Resim