Canı yanan, can yakmak ister. Hele hele karşısındaki kişi, canım yakan kişiyse, bu arzu çok daha yoğun hissedilir. Ekim Hanım gibi, aile içinde şiddete maruz kalan ve/veya tanıklık eden çocukları düşünüyorum. Bu çocukların, büyüdüklerinde şiddet uygulayan eşlere, anne-babalara dönüşme ihtimalinin yüksek olduğunu araştırmalar söylüyor bize, içselleşmiş korku,
çökkünlük, öfke duyguları, yaşam boyu devam eden bir yapı oluşturuyor. Bu yapı, çeşitli biçimleriyle şiddete ve saldırganca davranışlara zemin hazırlayan bir kaynağa dönüşebiliyor. Bir dönemin mağdurları, başka bir dönemin zalimleri olarak çıka biliyor karşımıza.
- Çocukluk yaşlarında oluşan inançlarımız bizi o kadar sıkı sarmalar ki; olan biten her şeyi o inançların gözümüzde oluştur duğu perdeden izler, öyle anlamaya, anlamlandırmaya çalışırız
Hem fiziksel, hem duygusal olarak yaralanmış bir anneyle baş başa kalır çocuk. Onun bakımını üstlenmek zorunda hisseder kendini. Yaralarını sarmak durumunda hisseder. Onu öylece bırakıp gitse, gidemez; suçlu hisseder kendini. Kalsa, o da çok zor. Çocuk olan odur çünkü. Desteğe, teselliye ihtiyaç duyan odur. Bu noktada roller karışmaya başlar. Çocuk, annesine annelik etmek, onu korumak ve teselli etmek durumunda kalır. Bu durum da öfkeye sebep olur.