Sana tam olarak ifade etmem mümkün değil ama sanki hayattan kopmuş gibiyim. Ben olduğum yerde sayarken diğer herkes kendi yolunda ilerliyor. Sanki hayatı kendimce şekillendirmek istemişim de, tek becerebildiğim onu paramparça etmek olmuş.
Geçmiş hastalıktır ve hatıramızda kaldıkça geleceği de hasta kılar.
Mükemmellik asla tekrarlamaz. Tekrarı istemek hastalığa geri dönmeyi istemektir. Tekrar, izleri derinleştirir ve daha korunaklı ama aynı zamanda mahkum hissetmemizi sağlayan duvarları yükseltir. Tekrar etmekle tanıdık bir yolda buluruz kendimizi.
Yaptığı bir dizi hata sonucu sevdiği kadını kaybeden ve şimdiki aklıyla hayatının on iki sene öncesine gidebilse bu durumu düzeltebileceğine inanan İvan Osokin’in bir büyücüyle tanışması ve onun yardımıyla bu dileğini gerçekleştirmesi üzerine yaşananları anlatıyor kitap. Bu kurguyla kader, özgür irade, şansın ve karakterin hayat döngüsündeki rolü sorgulanıyor. Nietzsche’nin bengi dönüş ya da sonsuz dönüş düşüncesinden etkilenen Uspenski bu eseri 1915’te kaleme almış. Anlatım ya da kurgunun değil, yazarın fikirlerinin ön plânda olduğu kitaplardan. Şüphesiz zamanının oldukça ilerisinde ama bence bugün de hâlâ oldukça etkileyici bir eser. Okuru hemen herkesin içinden geçirdiği ama üzerine pek de kafa yormadığı bir konuda hem düşünmeye, hem de kendisiyle dürüst bir iç hesaplaşmaya sevk ediyor. Bitirdikten sonra da zihnimi oldukça meşgul etti. Çok beğendim.
Bugünün kitabı Pyotr Demyanoviç Uspenski'nin deha kokan eseri İvan Osokin'in Tuhaf Hayatı. Ekin Uşşaklı çevirisi ile okuduğum kitaplara bir yenisini daha ekledim bu sayede. (Vonnegut'un Paldır Küldür'ü, Smolderen'in Diabolik Yaz'ı harika çevirilerdir.)
1902 nisan ayında, güneşli bir nisan günü başlıyoruz kitaba.
Çoğumuz zamanında yaptığımız bazı şeyleri değiştirmek ister. Örneğin sevdiğimiz birine söylediğimiz o ağır kelimeleri geri almak, seçtiğimiz bölümü değil de o hep aklımızın köşesinde kalan bölüme yönelmek.. Osokin de 12 yıl öncesine dönmek istiyor, hayatının kırılma noktasına. Sonrasını çok daha iyi bir hale getirebileceğine inanıyor. Şans mı demeli kader mi, isteği kabul oluyor genç Osokin'imizin. Tam da bu noktada oklar bize, okura, dönüyor: Sizce değiştirebilecek mi Osokin bugününü, geçmişe dönerek?
Elbette temennimiz onun mutluluğundan yana. Peki Uspenski'nin son sözü ne olacak dersiniz?
.
Ezoterizme karşı bilgim genelde batıni temelliydi. Pyotr Demyanoviç Uspenski'nin bu eseri ise ezoterizmi biraz daha araştırmamı sağladı. Çünkü İvan Osokin'in Hayatı sadece bir gencin seçimlerine odaklanmıyor. Çok daha derinlere çekiyor bizi, bir nev'i girdapta buluyorsunuz kendinizi. 'Hadi baştan alalım hayatı!' değil, 'hayatı başa saran bizler miyiz?' sorunsalı.
Ebediyet, varlık ve yokluk.
.
Benim için öyle keyifli bir okumaydı ki, bilhassa son yirmi sayfa..Osokin'i, Uspenski'yi tanımak kendimi şanslı hissettirdi. Evet evet, şanslı! Sebebi, içsel sorularımı tekrarlatmasından, unutmanın kolaylığına kaçışımı hatırlatışından.
.
Kısacık oluşuna aldanmayın, İvan Osokin'in size de gösterecekleri vardır elbet, bir bakın!
.
Ekin Uşşaklı çevirisi, Andre Kertesz kapak fotoğrafıyla~