Paul Copan

Paul CopanDin Felsefesi yazarı
Yazar
7.3/10
6 Kişi
26
Okunma
1
Beğeni
790
Görüntülenme

Paul Copan Sözleri ve Alıntıları

Paul Copan sözleri ve alıntılarını, Paul Copan kitap alıntılarını, Paul Copan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tanrı'nın bize bahşettiği ahlaki yapı olmasa, iyiliği bilemezdik. Haklarımız, haysiyetimiz, özgürlüğümüz ve sorumluluklarımız var, çünkü Tanrı bizi böyle tasarladı.
Sayfa 195Kitabı okudu
Bir insan tüm bilginin ampirik (bilimsel) dünyada temellendirilmesi gerektiğini, ampirik olarak nasıl kanıtlayabilir? Böylesi bir sav felsefi bir varsayımdır, bilimsel bir çıkarım değil.
Sayfa 182Kitabı okudu
Reklam
Tanrıcı­lar için, birçok evrenin varlığı, yaratılışın, yaratıcının sonsuz ya­ratıcılığını yansıttığı görüşünü destekleyen bir durum olarak öne sürülebilir. Böylesi bir yaratıcı muazzam sayıda gezegen ve galak­sileriyle bir gerçeklik yaratmakla kalmaz, aynı zamanda birçok evreni olan bir gerçeklik de yaratır.
Sayfa 156Kitabı okudu
... Bir Tanrı olduğuna dair kanaat herkesin içinde doğal olarak vardır ve tıpkı kemiğin içinde iliğin olması gibi derinlerde bir yerde saklıdır ... Buradan hareketle ulaşacağımız sonuç, bu inancın okullarda öğrenile­cek bir doktrin olmadığıdır; bu inanç, her birimizin ana rahmindeyken uzmanı olduğu ve doğanın kimsenin unutmasına izin vermediği inanç­lardan biridir. (Calvin 1960: 43-4)
Hem bilim hem de teoloji, tecrübenin mantıklı biçimde incelen­mesiyle ilgilenir görünmektedir, ancak şurası açıktır ki yaptıkları araştırmalar farklı türde tecrübelerle iştigal eder.
İncil'i okuyan biri, Tanrı'nın kendisiyle konuştuğuna dair derin bir duyguya kapılabilir. Aşağılık veya yanlış veya fena olduğunu bildiğim bir şey yapınca Tanrı'nın nazarında kendimi suçlu hissedebilir ve Tanrı'nın yaptığı şeyi onaylamadığı inancını geliştirebilirim. Günah çıkarmamın ve tövbe etmemin ardından ise kendimi bağışlanmış hissedebilirim, Tanrı'nın yaptığım şeyi bağışladığı inancını geliştiririm...
Sayfa 72
Reklam
"Birdenbire bedenimin ötesine yükseliyormuşum duygusunu yaşadığımda, Tanrı'nın varlığını hissettim ... sanki onun inayeti ve gücü bana bütünüyle nüfuz ediyormuş gibiydi ... şunu da eklemeliyim ki, yaşadığım bu coşku anında Tanrı'nın ne bir şekli, rengi, kokusu ne de tadı vardı; bunun da ötesinde, varlığına dair yaşadığım hissiyatın belli sı­nırları da yoktu ... Ancak bu yakın etkileşimi tarif edecek kelimeleri ne kadar çok ararsam, bu olayı alışılagelmiş imgelerin herhangi biriyle açıklamanın imkansızlığını o kadar çok hissediyorum. Esasında ne hissettiğimi anlatmaya en uygun ifade şu: Tanrı vardı, ama görünmez­di; hiçbir duyu organım ona ulaşamadı, ama bilincim onu algıladı. (James 1902: 68) "
Mutlak gerçeğe ulaşma imkanı insanoğluna ne bilimde ne de teolojide verilmiştir, ancak belli bir doğrultuda ulaşılabilir ve hepsi olmasa bile bazı amaçlar için güvenli bir açıklama, ulaşılabilir bir yerdedir.
Sayfa 45
Tanrı düzenli işleyen unsurları keyfine göre değiştirip bir ke­nara atmayacaktır ve bu da bazı şeyler için dua etmenin pek de mantıklı olmayacağı anlamına gelir. Bundan uzun zaman önce, Origen İskenderiye'de yaz sıcağının ortasında, bahar serinliği için dua etmenin anlamsız olduğunu söylemiştir.
Niels Bohr ile bağıntısından dolayı genel olarak Kopenhag yorumu olarak adlandırılan ana akım yaklaşım , kuantum fiziğini doğası itibariyle belirlenemez olarak görür. Diğer yandan, eşdeğer bir deneysel yeterliliğe sahip bir başka yorum daha vardır; David Bohm sayesinde geliştirilen bu yaklaşım kuantum fiziğini belirlenebilir olarak ele alır ve bu yaklaşıma göre öngörülemezlik, kısaca belli faktörlerin ("gizli değişkenlerin") kaçınılmaz biçimde göz­ den kaçırılmasıyla doğar. İki yaklaşım da Heisenberg'in belirsiz­ lik prensibini içerir, ancak Bohr'a göre bu, ontolojik belirsizliğin bir ifadesiyken, Bohm için bilgi eksikliğine dair bir epistemolojik prensiptir. İkisi arasındaki seçim yalnızca algılanan ekonomi ve icat eksikliği gibi metabilimsel temeller üzerinde yapılabilir.
Reklam
Teoloji, Tanrı'yı günümüzde de 14 milyar yıl öncesinde olduğu kadar Yaratıcı olarak algılar.
Tanrı'nın varlığına olan inancın bütünüyle bu kanıtlara dayandığı izle­nimine kapılırız ... Aslında gerçek bunun tersidir. Kesin deliller sunula­na kadar varlığını kabullenmekte tereddüt ettiğimiz hiçbir obje yoktur. Kendi varlığımıza, etrafımızdaki dünyanın, mantık ve ahlak yasaları­nın vs varlığına çok derinden ikna olmuşuzdur, çünkü tüm bu unsurlar bilincimiz üzerinde öylesine kalıcı etkiler bırakmıştır ki, inanmak için herhangi bir argümana veya ispata ihtiyaç duymayız. Bu, kendiliğinden, bütünüyle istemsiz bir şekilde olur ve herhangi bir baskı veya zorlama olmadan bu mevcudiyeti kabul ederiz. Aynı durum Tanrı'nın mevcudi­yeti için de söz konusudur. Sözde kanıtlar hiçbir şekilde Tanrı'nın var olduğuna kati şekilde ikna oluşumuzun sebepleri değildir. Bu kesinlik yalnızca inançla oluşur; yani, kendini her yandan dayatan anlık deliller­le olur. (Bavinck 1951: 78-9)
Bizim için belirgin ve açık biçimde ortada olan unsurlara, bunları bir kenara itmemiz için daha büyük sebepler görmediğimiz sürece, mantıksal açıdan inanmalıyız (buna saflık ilkesi denir).
Sayfa 183Kitabı okudu
Natüralizm, inanç-oluşturan mekanizmalarımıza güven telkin etmez. Hatta natüralizmin, rasyonelliğin ve objektif ahlaki de ğerlerin var olduğuna dair inancımızı baltalama potansiyeli bile vardır. Eğer inançlarımız (ahlaki veya epistemik) Darwinist evri min hayatta kalma şansını-güçlendirici yan ürünleri ise, haysiye te, haklara ve yükümlülüklere sahip olduğumuzu veya rasyonel bir şekilde düşündüğümüzü nasıl düşünebiliriz ki? Diğer yandan tanrıcı bir bakış açısı, hayatta kalmamıza zerre katkı yapmasa bile, ahlaki (ve rasyonel) doğruları bilebildiğimize dair güven telkin eder.
Sayfa 193Kitabı okudu
''Ben'' demiştir Descartes, ''özünde düşünen bir şeyim ve yalnızca duruma bağlı olarak bedene bürünmüş bir varlığım.''
Sayfa 266Kitabı okudu
269 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.