Yaratıcılık, yerleşik örüntülerden kopmakla ilgilidir. Yaratıcı insanlar, normal olarak tamamen farklı görünen düşünceler veya şeyler ve ifade biçimleri arasındaki yeni ilişkileri algılarlar. Görünüşe göre bağlantısı kesilmiş bağları birleştirerek onlara yeni biçim verebilirler. Oyun da yerleşik örüntülerden kopma ve eylemleri veya düşünceleri yeni yollarla birleştirmekle ilgilidir.
Robert Provine (2002) “ha ha” diye çıkan gülme sesinin, şempanzelerin boğuşma oyunu oynarken “ho ho” diye çıkardıkları hızlı soluma sesinden evrimleşen, eski zamanlardan kalma biyolojik bir kökeni olduğunu savunmaktadır. Sıçanların boğuşma oyunu oynarken çıkarttıkları 50 kHz yüksek frekanslı sesler de insan gülüşünün öncülü olarak kabul edilmiştir(Panksepp,2007)
Oyun için güdülenmenin, yemek yeme gibi diğer etkinlikler için güdülenmeyle pek çok ortak özelliği vardır. Birey oyundan ne kadar yoksun kalırsa, olanak bulduğunda, önceki eksiği telafi edercesine o kadar çok oynayacaktır.
İnsanlar arasındaki farklılıkların çoğu küçüklükte yaşadıklarından kaynaklanır. Dolayısıyla çocuklukta oynanan oyunların yetişkinlikteki davranışlar üzerinde etkisi olmaması çok şaşırtıcı olurdu