Ve sen sevgili kadın, bir sonbahar sabahı doğacaksın, keşke erkek olsaydı diyecekler. Doğumun uğursuz olarak görülecek, dünyaya gelişin hoş karşılanmayacak. Belki pembe renk sevmeyeceksin ama kazağın, süveterin, oyuncakların pembe olacak..
"Kadınların erkekleri şaşırtan güçleri vardır. Sıkıntıyla başa çıkabilir ve çok ağır yükleri taşıyabilirler. Çığlık atacak hâle geldiğinde gülümser; ağlayacak gibi olduğunda şarkı söyler.."
- Ekrem, son zamanlarda hiç çiçek almadığını biliyor musun?
- Geçen gün maydanoz aldım ya aşkım.
- Ayyyy öldürecek beni bu adam! Bana söyleyeceğin tek şey maydanoz mu Ekrem?
- Mahmure bak bahar geldi, çiçekler açtı, ortalıkta soğuk filan da kalmadı..
"Bırakın herkes kendi kimliğiyle, diliyle “ben de varım, buradayım” diyebilsin ve şu asimile beyinler içinde bir entegrasyon sarsın bizi. “Türk’üm, Kürt'üm, Laz’ım, Çerkez’im” ve “kardeşiz biz” diyebilelim işte.."
"Sevgi, Cemal Süreya'nın kız kardeşini seven Ahmed Arif'in, gömleği olmadığı için buluşmaya gitmeyip saatlerce ıssız bir sokağın başında öylece durmasıydı.."
"Her şeyin fazlası zarardır ya, fazla şiirden öldü Edip Cansever. Fazla şiir, fazla bekleyişlerin, ölümsüz nakaratların, ümitsiz seslenişlerin eseriydi.."
"Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!”
Cahit Sıtkı Tarancı
"Evsiz çocukları görünce, “yağmuru durduralım mı?” diye sorardık birbirimize çocukken.. El ele tutuşur gökyüzüne merdiven dayayıp o acımasız vanayı kapatırdık kendimizce. Yağmur durmazdı ama küçücük kalplerimizdeki merhamet, dostluğumuzu sıcacık ederdi.."
“Anne sana kim dedi yavrunu doğurmayı?
Sanki karnında fazla yaramazlık mı ettim
Senden istemiyordum ne tacı ne sarayı
Karnında yaşıyordum kâfiydi saadetim.”
Üstat Cahit Sıtkı, böyle sesleniyordu annesine..
"..Millî Eğitim Bakanınca: “Aldıkları maaş çalışmalarına göre çok bile.” denen öğretmenin, matematiği sorgulama hakkı yok muydu? Ya da bahar aylarında sınıfın sıcaklığı 40 dereceyi bulmuşken gırtlağı patlarcasına soluksuz 40 dakikalık dersini doldurmayı vazife bilen Akdeniz öğretmeninin “Milletvekili mi olsam acaba? Hani mecliste uyumak karatahta önünde pişmekten daha iyidir.” diye düşünmesi, kader müfredatında yazan bir replik miydi?.."