Ramazan Muslu

Ramazan MusluAnadolu'da Tasavvuf Yolları yazarı
Yazar
Çevirmen
9.0/10
2 Kişi
4
Okunma
2
Beğeni
385
Görüntülenme

Ramazan Muslu Sözleri ve Alıntıları

Ramazan Muslu sözleri ve alıntılarını, Ramazan Muslu kitap alıntılarını, Ramazan Muslu en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
*** Şu gönül Bursa’daki o yerleri unutmaya direndi Sinemde Bursa aşkı anbean tazelendi ***
Peygamber Efendimiz'in yahudi komşularına gösterdiği saygıyı unutanlar...
*** Hristiyanlar kendilerine yönelik bu insanî tavrından ve müthiş icraatlarından dolayı Emîr Abdülkâdir’e minnet duyguları beslemeye, hayranlıklarını ifade etmeye başladılar. Yalnızca Şam civarındakiler değil dünyanın dört bir yanında yaşayan Hıristiyanlar bir şekilde kendisine olan minnettarlıklarını dile getirmeye çalışıyorlardı. Bu kapsamda ona mektuplar, hediyeler ve şeref madalyaları gönderdiler. Fransa, onur alayının büyük kordonunu; Rusya büyük beyaz kartal haçını; Prusya büyük kara kartal haçını, Yunanistan büyük kurtarıcı haçını; Osmanlı birinci sınıf Mecidiye nişanını, İngiltere altın işlemeli bir çifte tüfek ve Amerika da özel imal edilmiş bir silah gönderdi. Bunların yanında Emîr sayısız teşekkür mektubu aldı. Emîr Abdülkâdir mason olmamasına rağmen Fransa’daki mason locası da bir teşekkür mektubuyla birlikte “muhteşem yıldız bijusu” göndermişti. Mektupta Emîr Abdülkâdir’e hem teşekkür edilmiş hem de mason olması teklifinde bulunulmuştu. Bu gelişme daha sonraları çeşitli çevreler tarafından istismar edilmiş ve Emîr’in mason olduğu şeklinde yorumlanarak aleyhinde kullanılmaya çalışılmıştır. Bunların yanı sıra 1860 olaylarıyla igili olarak Avrupa gazetelerinde Emîr’i öven pek çok yazı yayımlanmıştır.
Reklam
Emîr Abdülkâdir el-Cezâirî’nin nihaî arzusu vefatı sonrasında “Kişi sevdiğiyle beraberdir” hadîs-i şerîfi muktezâsınca, Şeyh-i Ekber Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’nin yanına defnedilmekti. Nitekim öyle de oldu...
İşgali asla kabullenemeyen ve Fransız yönetimini benimsemeyen Cezâyirliler, 1847 yılından itibaren gruplar halinde vatanlarını terk etmeye başladılar. Bunların büyük çoğunluğu Suriye’ye hicret ederek burada Osmanlı devletinin kendileri için uygun gördüğü çeşitli köy, kasaba ve şehirlere yerleştirildiler.
Cezâyir, Fransızlar tarafından işgale maruz kalan ilk Arapça konuşulan coğrafyadır. Bu itibarla Cezâyir’in işgali, Araplar’ın yaşadığı tüm toprakların Avrupalı devletlerce sömürgeleştirildiği bir sürecin başlangıcını temsil etmesi bakımından sembolik bir öneme sahiptir.
Emîr Abdülkâdir beraberindekilerle birlikte, Ekim 1852’de serbest bırakılmasının ardından, daha önce kararlaştırıldığı üzere askerî bir gemi ile yola çıktı ve bir müddet Sicilya’da mola verdikten sonra 7 Ocak 1853’te İstanbul limanına ulaştı. Burada Osmanlı donanması kendisini yirmi bir pâre top atışıyla karşıladı. Emîr, İstanbul’da karaya çıkınca ilk olarak Tophane Camii’ne gitti ve içeri girdiğinde kendisini Hz. Peygamber’in (sav) mescidindeymiş gibi hissettiğini ifâde etti.
Reklam
(sevgilim) gökteki ay'ı gördü de bana hatırlattı rakmeteyn'de vuslatta olduğumuz geceleri ikimiz de ay'a bakıyorduk, fakat ben ay'ı onun gözünde gördüm, o da benim gözümde
Teşekküre lüzum yok, Allah rızası için.
*** Emîr Abdülkâdir, bölgede yaşanan bu acı olaylar sona erdikten sonra İngiltere kraliçesine hitaben bir mektup yazmış ve söz konusu evrede üstlendiği rolün gerekçesini şu şekilde ifâde etmiştir: “Kuşkusuz ben dinimin bana farz kıldığı şeyi yaptım ve insan olmanın gereğini yerine getirdim.”
40 savaş
*** Sultanın kuvvetlerinin yenilmesi üzerine Emîr, yapılan istişare ve görüşmeler neticesinde kabul edilen bazı şartlar muvâcehesinde 23 Aralık 1847’de General Christophe de Lamoriciére’a teslim oldu. Emîr bu dönem içerisinde, çoğu Fransızlar’a karşı olmak üzere 40 kadar savaşta orduyu komuta etmişti.
Abdülkâdir Geylânî’nin kabrini ziyaret edip Geylânî neslinden Muhammed el-Zekeriyya ile görüştüler. Ayrıca Nakîbü’l-eşrâf ve dönemin Kâdiriyye postnişîni Şeyh Mahmûd el-Kâdirî’den tarikat icâzeti aldılar.
Reklam
Tam adı Abdülkâdir b. Muhyiddîn b. Mustafa’dır. Nesebi Hz. Hasan vasıtasıyla Hz. Peygamber’e (sav) ulaşır.
Şeyh Şamil
*** Emîr Abdülkâdir’e bir kutlama da Kafkasya’da destanlar yazdıktan sonra esir edilip ardından sürgüne gönderilen Şeyh Şâmil’den gelmiştir. Emîr Abdülkâdir de Şeyh Şâmil’in göndermiş olduğu duygusal içerikli mektuba aynı şekilde karşılık vermiştir.
şeyh şâmil'in emir abdülkadir el-cezâirî’ye mektubu: "o kimseye ki kendisini avâm ve havâs herkes tanır ve o kimseye ki çok sayıda ve değerli nitelikleri ile diğer insanlardan temayüz eder. o ki nifak ateşini yayılmadan söndürdü ve meyveleri şeytanın vechinden başka bir şey olmayan düşmanlık ağacının köklerini söktü. Allah'a
Abdülkâdir, Şeyh Ziyâeddin Hâlid eş-Şehrezûrî (Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî) ile burada iken görüşmüş ve ondan Nakşibendiyye icâzetini almıştır.
‘ şüphesiz ki Allah, verdiği nimetin eserini kulunun üzerinde görmekten hoşlanır.’ buna göre nimet eğer fiille izhâr edilebilecekse fiille, sözle izhâr edilebilecekse sözle, onu anlatmakla izhâr edilir. emir, Allah'ın kendisine olan nimetlerini niçin anlattığını bu şekilde gerekçelendirmiştir. o, aynı mevkifta şöyle der: "Allah bana nefsimi tanıtarak bana merhamet ettiğinden beri hep kur'ân âyetleriyle gönlüme hitap etti. zira onun hakkında, 'ona ne önünden ne de ardından bâtıl gelemez. O, hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye lâyık olan Allah tarafından indirilmiştir.' (fussilet, 41/42) buyrulmuştur. kur'ân'ın sırrının bir kimseye açılması, Muhammedî verâsetin müjdelerindendir. sûfîler (kavim) bunun erbâbıdır. bir nebînin lügatiyle kendisine münâcât olunup sır verilen bir kimse, o lügatin sahibi olan nebînin vârisi olduğu kabul edilir. kur'ân sırlarının kendisine açıldığı bir kimse de bütün peygamberlerin vârisidir. bütün peygamberlere vâris olmak demek, Muhammedî verâsete de sahip olmak anlamına gelir. zira kur'ân bütün lügatleri ihtiva ettiği gibi, Hz. Muhammed (s.a.)'in makamı da bütün makâmları içine alır.
16 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.