Bunu sadece yaşayan bilir. Hayatı çalınmış içeridekiler var, bir de hayatından “anlam” çalınmış dışarıdakiler. İçeride ruhunu teslim etmeyenler de var, dışarıda her şeyini teslim edenler de… Düşünemeyen, tepki veremeyen, seçemeyen, seçtiğini koruyamayan, sorunlarını konuşamayan insan dışarıda olsa da mahkumdur. Hukuksuzluğa mahkumdur, rejime mahkumdur, her şeye boyun eğmeye mahkumdur. Teslim olmaya, edilgenliğe, sıradanlığa, kendi olmamaya, iradesizliğe, isteksizliğe mahkumdur. Güdülmeye, geri kalmaya, horlanmaya itilmeye mahkumdur. Adalet, hukuk, özgürlük ve demokrasiden kırıntılarla avunmaya mahkumdur. İdealsizliğe mahkumdur. Özgürlüğün ve hakkın bedeli vardır. Mücadelesi verilmemiş hiçbir hak kişiyi bulmaz.
Gerçek anlamda iyi olmadığınız bir dönemde okuyup hayatınıza şükredin.Gercek hayattan diye belirtilmiş ancak gerçekten olabilecek gibi değil hikaye gibi yani inanılır gibi değil Çin işkencesi...Sadece denk gelip okuduğum bir kitap oldu ve acı hikayelerle dolu dışardan bakıldığı gibi değil mapus kötü bı yer Allah kimseyi düşürmesin bizide yazar güzel ve akıcı merak uyandırıcı şekilde uyarlamış Kitapta geçen hikayeleri başarılı....
Mülk suresi 3. Ayet" O ki yedi sema yaratmış . Birbirleriyle mutabık ; göremezsin o Rahman ' in yarattığında hiç bir nizamsizlik . Haydi , çevir gözü görebilir misin hiçbir çatlak , bir kusur "
Allah gökleri 7 kat olarak yaratmış . Bu 7 kat gunumuz bilim adamlarınca isimlendirilmiştir .
..
1. Troposfer
2. Stratosfer
3.ozonosfer
4. Mezosfer
5. Termosfer
6. İyonosfer
7. Ekzosfer
Hz Cabir'i anlatıyor "ey Allah'ın resulü anam babam sana feda olsun Allah'ım her şeyden önce ilk yarattığı şeyi bana söyler misin" diye sordum şöyle buyurdu ey Cabir her şeyden önce Allah'ın ilk yarattığı şeyi senin peygamberin nurudur O nur Allah'ın kudretiyle onun dilediği yerlere dolaşıp dururdu o vakit daha hiçbir şey yoktu.
Göklerde ve yeryüzünde bulunan canlılar ve bütün melekler kibirlenmeden Allah'a secde edenler ( Nahl 49)
Gökleri ve yeri bu ikisi içinde yaydığı canlıların yaratması da onun ayetlerindendir o dilediği zaman onları bir araya getirmeye kadirdir( Şura29)
Evrendeki bu genişlemeyi ve hızlı hareketliliği Kur'an bugünkü bilim adamlarından tam 1400 yıl önce ortaya koydu.
"Göğü kudretimizle biz kurduk biz onu genişletmekteyiz"Zariyat 47
Resulullah ( Sav)buyurdu ki "Cebrail a s beni yecüc ve mecüc taifesine iletti onları imana ve Allahu Teala'ya ibadete davet ettim"
Hakkında pek çok hadis olan yecüc ve mecüc'ün Miraç konusunda geçmesinden ötürü uzayda olması muhtemel canlılar olarak düşünülmesi mümkün.
Bilim dünyasının 1920 ' lerde Büyük patlama adını verdiği Bing Bang teorisini Allah in kitabı Kuran 1400 yıl önce Enbiya Suresinde net bir şekilde açıklıyor . Enbiya Suresi 30. ayet
" İnkar edenler semalarin ve arşın bitişik olduğunu gormediler mi ? Sonra biz o ikisini ( birbirinden ) ayırdık . Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hâlâ inanmazlar mi ?"
Hubble, çok geçmedi çok önemli bir şeyi daha keşfetti yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil birbirinden de uzaklaşıyorlardı.Her şeyin birbirinden uzaklaştığı bir evin karşısında varılacak tek sonuç evrenin her an genişletmekte olduğuydu Evren genişlediğine göre zaman içinde geriye doğru gidildiğinde evrenin tek bir noktadan başladığı ortaya çıkıyordu yapılan hesaplamalar evrenin tüm maddesinin içinde barındıran bu tek noktanın sıfır hacmi ve sonsuza sahip olması gerektiğini gösterdi
Enbiya suresi 30. Ayet :
"İnkar edenler , semalarin ve arşın bitişik olduğunu görmediler mi ? Sonra biz, o ikisini ( birbirinden ) ayırdık . Ve her canlı şeyi sudan yarattık. Hala inanmazlar mi ?"
12 Eylül paşalarının darbenin olgunlaşmasını bekledikleri dönemlerde, Güneydoğu’da örgütlenmiş, etnik temelli örgütlerin sempatizan ve lider kadrolarıyla birlikte, devrimci mücadelenin içinde yeralan isimlerin çoğu da darbeden sonra tutuklandı, işkence gördü, onlarca yıl cezaevlerinde tutuldu, temel hakları ellerinden alındı, onlarcası asıldı, yüzlercesi sakat bırakıldı. Bunlarla karşı karşıya kalmak istemeyen binlerce devrimci ise vatanlarından uzakta aile ve yurt hasretiyle yaşadılar. Bugün hala birçoğu ülkesine dönemiyor.
12 Eylül darbesi sonrası, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlar üzerine yapılan konuşmalarda ortaya çıkan detaylar insanın kanını donduracak niteliğe sahip. Kitapta anlatılan olaylar bugünden geriye doğru bakıldığında bir gerilim romanının satır aralarını andırıyor. Ama hepsi gerçek, hepsi yaşanmış.
Bir ifadeyle; anlatanın da dinleyenin de ruh sağlığını bozacak nitelikteki işkence ve kötü muamelelerin yaşandığı Diyarbakır Cezaevi’ndeki uygulamaları ne anlatmaya kelime yeter ne de dinlemeye vicdan elverir.
Raşit Kısacık bir kısmına tanık da olduğu, dönemin olaylarını ve cezaevinde yaşananları tarafsız bir gazeteci duyarlılığıyla okura sunuyor. Sonuçta görülüyor ki burada çok kısa bir süre kalan tutuklular ve hükümlüler bile yaşadıkları travmayı halen atlatabilmiş değiller.