"Bir evi çivisiz ve ahşapsız inşa edemezsin. Eğer bir evin yapılmasını istemiyorsan, ahşap ve çivileri sakla. Eğer politik bakımdan mutsuz bir adam istemiyorsan, kaygılandıracak bir soruda ona iki bakış açısı verme, birini ver. Daha iyisi hiç verme."
Ve kitapları düşündüm. İlk kez anladım ki bütün kitapların arkasında bir insan vardı. Her birini bir insan düşünüp yaratmıştı. Bir insan onları kağıda dökmek için günlerini veriyordu. Ben bunları düşünmeyi bile daha önce asla düşünmemiştim.
Hiç de, anayasanın dediği gibi, kimse eşit ve özgür doğmamıştır, herkes eşit yapılır.Her insan bir diğerinin sureti olunca herkes mutlu olur,ortada çekinilecek, korkulacak, herkesin kendisini yargılamaya yol açacak dağlar yoktur.
İyi yazarlar genellikle hayatın gerçeklerine dokunurlardı. Bu bakımdan kitaplardan neden bu kadar nefret edildiğini, korkulduğunu anlıyor musunuz? Hayatın gerçek yönlerini veriyorlar.