"Felsefe, dilin yanlış anlaşılmasının bir yan ürünüdür."
Yıllar önce Wittgenstein'dan bu sözü işittiğimde epey etkilenmiş, üzerine düşünmüş ve nihayet diğer her şeyde olduğu gibi kendimce bir anlam yüklemiştim. Hâlâ daha felsefenin tanımını çeşitli kişilerden okurken bu cümleyi hafızamın bir kenarında tutarım. Elbette bunu
Wittgenstein, ilginç ve kendine özgü karakteriyle kafamda yer eden bir filozoftur. Anlaşılması güç ve az öğrenciyle ders yapan bir akademisyendir. Yaşam öyküsünü okumak, filozofluğu dışında bir insan olarak iç hesaplaşmalarına tanıklık etmek, başarısız öğretmenlik maceralarını ve yalnızlığını görmek ona başka bir gözle de bakmamı sağladı. Kitabı yarıda bırakarak haftalar sonra elime aldığımda hiç bırakmamış gibi devam edebildim. Felsefe okumaları yapmak isteyenler, daha özelinde Wittgenstein'ı insan yönüyle görmek isteyenler için eşsiz bir biyografi.
Anlaşılması en güç olan filozofların başında gelir Wittgenstein. Ama hayat hikayesi, etik anlayışı, karakteri ve bıraktığı iz beni çok derinden etkilemiştir. Her ne kadar teorilerini anlayamasam da. Bertrand Russell ve G.E.Moore gibi matematik dahilerinin bile anlamakta güçlük çektiğini düşünürsek biraz olsun rahatlama geliyor.
《☆☆☆》
Peki Wittgenstein neden kadar bu kadar ilgimi çekti? Avusturya ekolünden olması mesela. Henüz dağılmayan Avusturya-Macaristan imparatorluğunun o entelektüel zengin çevresi. Gönüllü olarak Birinci Dünya savaşına katılıp 5 yıl cephede bulunması. Ki bunun son bir yılı İtalyanların elinde esir olarak geçmiştir. Babasından kalan muazzam servetten feragat edip öğretmenlik yapması. Klasik müziğe olan tutkusu. Dil ve mantık üzerine yaptığı çalışmalarla çağının çok ötesinde olması. Öğrencilerini derinden etkileyip onları farklı alanlara yönlendirmesi...
《☆☆☆》
Ray Monk geçen gün tweet atmıştı. Bundan tam 30 yıl önce yayınlamıştı bu eşsiz biyografiyi. Nigel Warburton'da daha bugün Wittgenstein'ı anlamanın ne kadar zor olduğunu dile getirdi. Evet anlaşılması zor ama çekim kuvveti yüksek bir filozofa hayranız.