Çoğu ergenlik ayininde şu ya da bu şekilde kan vardır; yirminci yüzyıl orta Avustralya ve Yeni Gine'sinde bazı kabilelerde gerçekleştirilen ayinlerse özellikle düşündürücü. Bu kabilelerde, alt-ensizyon adı verilen, penisin alt yüzeyinin erbezi torbasına en yakın noktadan itibaren kimi zaman yalnızca 2-3 cm, kimi zamansa neredeyse tüm penis boyunca yarıldığı bir tür sakatlama işlemi yapılıyor. Akan kana "erkek âdeti" denmekte; âdet döneminde kadınlara dayatılan tabuların tamamı bu kan aktığı sürece erkekler için de uygulanmasa, bu deyim bir tür kabile esprisi olarak görülebilirdi.“
Yüz binlerce yıl boyunca, erkek, hayvanlar ve kadın da, bitkiler konusunda uzman olmuşlardı. Hem mantık hem de genetik, mevcut rollerin genişletilmesi yönünde işliyordu. Kadın, bir zamanlar topraktaki köklerin ve yarıklardaki yengeçlerin çıkartılmasında kullanılan sopayı önce çapaya ve sonra da sabana dönüştürdü. Erkek kendini yabani hayvanlar
Köpek (küçük Asya kurdu) paleolitik çağ sonlarına doğru evcilleştirilmişti gerçi, ama diyeti insan diyetiyle çakışan besi hayvanlarının evcilleştirmesinin getireceği risk, bu işi yapılmaya değer olmaktan çıkaracak kadar yüksekti. Tek bir koyun bir haftada yaklaşık 50 kilo, yani, on iki insanın yiyeceğine eşdeğer miktarda yeşillik yiyebilir. Ama insanın yeni başlamış olduğu tarım, besi hayvanı yetiştiriciliğini neredeyse kaçınılmaz hale getirmişti. İnsanları çekmiş olan tarlalar bazı küçük av hayvanlarını da çekmekteydi; bunlar, yeni orman ve koruların etrafındaki açık gölgeliklerde hızla çoğalmaya başlamışlardı ve yağmacıları ağıllara kapatmak herhalde, tarlaları korumakla uğraşmaktan daha kolay göründü. Fazla tahıl bunlara verilebiliyor ve hasattan sonra da hayvanlar ekin diplerini yemek üzere serbest bırakılabiliyordu. Doğaları gereği sürüler halinde yaşayan ve evcilleştirilmeleri pek de zor olmayan koyun ve keçiler de bu hayvanlar arasındaydı ve İ.Ö. 9000'e gelindiğinde hem Irak hem de Romanya'da evcilleştirmenin ilk aşamaları başlamıştı.
Tam anlamıyla çığır açıcı olarak tanımlanabilecek birkaç tarihsel gelişmeden biri olan bu gelişmeden birisine pay çıkarılacaksa, bu herhalde kadındı; zira, tarımsal gelişim onun bilgisine dayanmaktaydı. Kadının yeni bitkilerin tohumdan yetiştiğini binlerce yıldır bildiği kesin görünmekte, ama bu bilginin rüzgârla dalgalanan mısır tarlalarına dönüştürülmesi paleolitik çağ hayal gücünü aşan bir işti – kazayla, iklimin cilvesi - sonucunda gerçekleşene dek.