Refik Şevki ve Gaffaroğlu imzalarını da kullandı. Elif Hanım ile inşaat ustası Şevki Özdek'in oğlu. Galatasaray Lisesi'nden sonra bir süre İÜ Hukuk Fakültesi'ne devam etti; Çapa Eğitim Enstitüsü'nü bitirdi. 1959'da Yeni İstanbul'da gazeteciliğe başladı. Büyük Doğu, Bugün, Babıâli'de Sabah, Tercüman ve Yeni Haber gazetelerinde çalıştı. Tercüman Çocuk dergisinin genel yayın müdürlüğünü üstlendi. Bir süre Galatasaray Lisesi'nde Fransızca öğretmenliği yaptı. Uzay Yayınevi'ni kurdu (1968). Roman ve öykülerinin yanı sıra özellikle Cengiz Aytmatov çevirileriyle tanındı. Türk Edebiyat Vakfı üyesi, Basın Şeref Kartı sahibiydi. Evli ve bir çocuk babasıydı. Edebi ürünlerinin yanı sıra, Yeni İstanbul ve Tercüman gazeteleri için çocuk kitapları, güncel ansiklopediler ve kitaplar hazırladı.
Binlerce kilometre uzunlukta bir kale-duvar olan Çin Seddi, Hun akınlarını durduramadı.
Bir ayağı okyanusta
Öbür ayağı Hazar'da olan dev, Mete Han'ın ta kendisiydi.
Çin duvarında yankılanan ses Onun askerinin sesiydi:
Üze tengri temür çıda, oklar birle bir bulut, Başbuğumuz Tanrıkut'tur Tanrıkut'tur Tanrıkut!!!!
Küçük bir çocukken yaşadığım Anadolu şehrinde onlara bölgesel şiveyle maacirler yani muhacirler derlerdi. Orta öğretimim için İstanbul'a geldiğimde isimleri Bulgaristan,Yunanistan,Yugoslavya ve Balkan göçmenleri oldu. Akrabalarımız vardı, bir çok tanıdığımız aileler vardı içlerinde. Aile büyükleri çocukluklarının, gençliklerinin geçtiği o güzel
Merhum Refik Özdek’i Cengiz Aytmatov tercümelerinden tanıyordum. Yıllar önce Kiziroğlu Mustafa adlı bir kitabını da okumuştum. Ocağımız Sönmesin adını bildiğim ama okumanın kısmet olmadığı bir romanı idi.
Roman 93 Harbi’nin –ki hicri 1293, miladi ise 1877-78 yıllarına denk gelen ve bizim adımıza adeta bir faciaya dönüşen savaşın yaşattığı
Herkes okumasın bu kitabı!.. Yalnızca yüreği yetenler, sadece yüreği yetenler okusun. Ben okudum... ama yüreğim yetmedi biliyor musunuz. Paramparça oldu, kanlı gözyaşları ile sayfalar arasına döküldü. Üç gündür ruh gibi dolanıyorum ortalıkta. Dayak yemiş gibi, kolum kanadım kırılmış gibi, enkaz altında kalmış gibi...
Yani...
"Vatan yitirmek gibi dayanılmaz acılar içindeyim!"
Şu an bütün benliğimde hissettiğim acının tarifi 124. sayfadaki şu cümle işte:
"Vatan yitirmek gibi dayanılmaz acılar içindeyim!"
Bu sarsıntının etkisi ne zaman geçer bilmiyorum.
Sadece: Ah Mustafa Kemal Paşa, Mustafa Kemal Paşa!.. Seni bu talihsiz milletin karanlık ufuklarına güneş gibi doğduran Tanrı'ya şükürler olsun diyorum.
Dünya döndükçe, insanlık alemi var oldukça, Türk'ün odu, ocağı sönmesin Ulu Tanrı! Sönmesin.