Reinhold Niebuhr

Ahlaklı İnsan Ahlaksız Toplum yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
2
Okunma
3
Beğeni
1.279
Görüntülenme

En Eski Reinhold Niebuhr Gönderileri

En Eski Reinhold Niebuhr kitaplarını, en eski Reinhold Niebuhr sözleri ve alıntılarını, en eski Reinhold Niebuhr yazarlarını, en eski Reinhold Niebuhr yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Grupların ahlakının, bireylerinkine göre aşağılanması, bir ölçüde, toplumun tutarlı kıldığı doğal güdülerle başa çıkabilecek ölçüdeki bir akılcı toplumsal gücün tanımlanmasında karşılaşılan zorluktan kaynaklanır. Fakat bu, bir ölçüde yalnızca bireylerin bencil güdülerinin birleştiği toplu bir bencilliktir.
Sayfa 10 - yeryüzü yayınevi
Toplumdaki güç dengesizliğinden kaynaklanan bir toplumsal çatışmanın, güç dengesizliği varolduğu sürece, adil olarak son bulunması zor görünmektedir.
Sayfa 15
Reklam
İnsan ve Toplum: Birlikte Yaşama Sanatı
İnsan toplumunun kökleri, tarihin derinliklerinde, insan hayatının başlangıcından öteye gitse de, insanlar, toplu (birlikte) varoluş sorunsalını çözmede oldukça küçük bir ilerleme göstermişlerdir. Her bir yüzyıl yeni bir karışıklık doğurur ve her yeni kuşak da onun içindeki sıkıntılarla yüz yüze gelir. Geçen yüzyıllar boyunca insanlık henüz hatalarının işin içine katmadan, birbirini "kana ve çamura bulamadan" birlikte yaşamayı öğrenemedi. İnsanın içinde yaşadığı toplum, öncelikle, her bir insanın aradığı, hayatın doluluğu için temeldir ve onun cezasıdır.
Sayfa 23
İnsan, diğer canlıların aksine, isteklerini, varlığının ihtiyaçlarının ötesine götüren bir imgelemle ödüllendirilmiş ve yine onunla lanetlenmiştir.
Ne yazıkki doğanın fethi ve sonunda doğanın insana verdiklerindeki artış, hak sorununu azaltmadığı gibi, arttırdı. İnsanı doğaya düşman kılan aynı teknoloji, yoğunluğun ve toplumsal bir aradalığın büyük oranda arttığı ve adaleti daha güç ulaşılır hale getiren böylesine eşitsiz bir güç dağılımının görüldüğü bir toplum yarattı. Belki de bu hem doğanın hem de insan toplumunun yetersizliklerinden kaynaklanan, insanın başlangıçta uzaklaştırabildiği, fakat önleyemediği acıklı kaderidir.
İnsanoğlunun boyun eğebileceği hiçbir kişisel heves, monarkları, mutsuz uyruklarının kanını dökmeye sevkeden nedenlerin dışında değildir. Kİbir, kıskançlık, düş kırıklığına uğramış sevgi, incinmiş gurur, büyük servetler için açgözlülük, kardeşler arasında veya baba oğul veya aşağılık kinler, anlık tutkular ve çocuksu kaprisler.. Bunların tümü, uluslararası mücadelenin rastgele değil de, sürekli tekraralayan sebepleri ve vesileleri olmuştur. İnsanoğlunun artan zekası, monarkların vatandaşlarına karşı artan sorumluluk duyguların, kaprislerle bir engel oluşturulabilmişse de, iktidardakilerin kendi çıkarlarını gözetme tutkusunu durduramamıştır. Onlar hala, gururlarını ve kibirlerini tatmin etmek uğruna, toplumsal mücadelenin içinde kalabilirler, bunu yaparken de, kişisel hırslarını grubunkilerle ve grubu oluşturan bireylerin merhametli kibirleri ve tutkuları ile birleştirerek kutsallaştırılırlar.
Reklam
Tarih, toplumsal birlik ve adalet isteğine yönelik boşa gitmiş çabalarla dolu uzun bir öyküye sahiptir.
Bireyin Toplumsal Yaşamdaki Akılcı Kaynakları
"Hiçbir insan, başkalarının ihtiyaçlarını, kendininkileri gördüğü gibi canlılıkla görecek kadar zeki ya da uzaktaki insanların yardımına koşmak için yeteri kadar hızlı olmayacaktır. Yine de zekice kurulmuş bir toplumsal eğitimi için, insanın sempati sınırlarını genişletmek olanaksız değildir."
İnsanın kendini bilmesi, aklın meyvesidir.
İnsanlar, kendilerini diğer canlılarla ve çevreleri ile ilişki içinde görünce, kendilerinin bilincine varmaya başlarlar. Bu kendini bilme, yaşamı koruma ve genişletme isteğini artırır. Hayvanda kendini koruma içgüdüsü, doğanın zorunlu kıldıklarının ötesine geçmez. Hayvan açken öldürür, tehlikedeyken saldırır ya da kaçar. İnsanda, kendini koruma güdüsü çok kolay bir şekilde, yükselme arzusuna dönüştürülebilir. İnsanın bu eğilimini vurgulayan kendini bilmesinde dokunaklı bir yan vardır.. Kendini bilme, sonsuzluk içindeki sonluluğun farkına varılması anlamına gelir. Zihin, benliği dünyanın sınırsız genişliğinin ortasında önemsiz bir nokta olarak görür. Bu yaşamsal kendini bilme olayı içinde, sonluluğa karşı bir karşı koyma işareti vardır. O, dinsel alanda kendini sonsuzluğun içinde açığa vurabilir. Laik alanda ise, kendini, evrenselleştirme ve yaşamına kendinin ötesinde bir önem verme çabası şeklinde açığa çıkar.
Bireyin Toplumsal Yaşamdaki Dini Olanakları
Schopenhauer, oldukça doğru bir şekilde dini kaçınıklığı, "yaşama arzusunun inkarı", şekilde yorumlar. "Onun arzusu, artık kendi doğasını savunmak yerine, onu inkar edecek şekilde değişir... Gönüllü ve tam bir arınma, kaçınıklıkta ya da yaşama arzusunu inkar etmede ilk adımdır.Bu şekilde, bireysel yaşamın ötesine giden arzunun savunulması da inkar edilir... Kaçınıklık, daha sonra, iradeye sürekli bir eziyet(nefsi köreltme) anlamına gelen gönüllü ve kasıtlı bir yoksulluk şeklinde kendini gösterir. Böylece isteklerin doyurulması, yaşamın tatlılığı, kendini bilmenin karşısında yer alan arzuyu kendine ortaya çıkarmayacaktır." Katı gizemcilerin, insanın bencilliğine dair fikirler öne sürürken, sık sık doğal hazcıların insan davranışlarıyla ilgili incelemeleri ile benzerlikler göstermesi ilginçtir.
39 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.