Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Robert Loh

Robert LohKızıl Çin'den Neden Kaçtım yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
10
Okunma
0
Beğeni
243
Görüntülenme

Robert Loh Sözleri ve Alıntıları

Robert Loh sözleri ve alıntılarını, Robert Loh kitap alıntılarını, Robert Loh en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Orada bir çocuk bize, yemek hazırlanıncaya kadar yakındaki bir mabedi gezdirmeyi teklif etti. Mabedi gezip restorana dönünce çocuğa bahşiş vermiştim, Çocuk almak istemiyor, onun yerine restorandan yemeğimizin artıklarını getirip kendisine vermemizi rica ediyordu. Çocuğun bu isteğinin sebebini anlıyamadım. Çünkü kendisine verdiğim bahşişle karnını
Sayfa 57 - 58 Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Babamı ikna edemiyeceğimi anlayınca üzüntü ile, neden bu kadar Komünistlerin aleyhinde bulunduğunu sordum. Babamın cevabı şu olmuştu: - Komünistler sadece iktidarı elde etmenin peşindeler. Biz millet olarak savaşmaktan ve adaletsiz yaşamaktan usandık, barış ve huzur istiyoruz. Komünistler bu isteğimizi bizim aleyhimize kullanıyorlar.
Sayfa 43 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Reklam
En küçük bir hata - yanlış bir cevap, hatalı bir duruş, bir dil sürçmesi - felaket getirebilirdi. Devamlı olarak korku içinde yaşayan kimselerin, korkma hisleri zamanla körleşir, fakat bu korkunun gerdiği sinirler üzerindeki kötü tesiri devamlı olur. Beni en fazla rahatsız eden şey sonu gelmiyen yorgunluktu, Halbuki yaşama mücadelesine devam edebilmek için her an dikkatli olmam şarttı; bu da biraz olsun istirahat edebilmeme bağlı idi.
Sayfa 13 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
"ölmeyi tercih edenlerin sayısı gittikçe artıyor."
Üçüncü baskı usulü daha da fena idi. Komünistler kurbanlarından istedikleri "itiraf"ı koparmak için onların ailelerini, genellikle karılarını ve çocuklarını kullanıyorlardı. Kocasının iş durumunu bilen Çinli kadın hemen hiç yok gibidir. Kocasının tutuklanmasından dolayı üzüntü ve endişe içinde kıvranan kadının yanında, yardım meleği gibi sempatik bir "terbiyeci" peydah olur. Kadına kocasının ağır suçlar işlediğini; buna rağmen kocası, sadece bu suçları itiraf ettiği takdirde "halk"in kendisine müsamahalı davranacağını ve onu yuvasına kavuşturacağını, fakat "itiraf" etmemekte inat ederse mutlaka öleceğini anlatır. Kocasını kurtarmak ümidi ile heyecandan çılgına dönen kadın, çocukları ile beraber adamın yanına götürülür. Sahne gerçekten feci olur: Adamın önünde karısı diz çökmüş yalvarıyor, onun arkasında boynu bükük duran çocuklar sessizce babalarına bakıyorlar. Bu sahne karşısında büsbütün yıkılan, perişan olan masum koca: Suçsuzluğuna kendi ailesini inandıramadıktan sonra kime inandırabileceğini acı acı düşünüyor. İki yoldan birisini seçmek durumunda kalıyor: "itiraf" yolu veya "ölüm" yolu.
Sayfa 99 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
...istasyondan biraz ötede restorana benzer bir yere girdik. İçerisi karanlıktı ve bayat bira kokuyordu. Bir masa bulduk, iri yarı bir kadın geldi, sıtma görmemiş yüksek bir sesle ne istediğimizi sordu, hamburger ısmarladık, kadın gittikten sonra etrafımıza bakınca dehşet içinde kaldık. Burası tıpkı filimlerde gördüğümüz kovboyların tabanca ateşiyle duman içinde bıraktıkları barların aynı idi. Biraz daha bakınca karşılıklı ateş açıldığı zaman masamızın iki ateş arasında kalacağını gördük. Arkadaşlarım buradan hemen çıkmak istiyorlardı. Benim de içimden öyle geliyordu, fakat bu korkakca hareketi ağırbaşlılığımıza yakıştıramadım. Böylece, yemeklerimiz gelinceye kadar korkunun verdiği sinir gerginliği içinde bekledik. Ben elim cebimde çekleri sımsıkı tutuyordum. Yemeklerden birer lokma aldık, hesabı ödedik ve hemen dışarı çıktık. Saçma gibi görünen bu korkumuzun kökü; kanunsuzluğun normal sayıldığı Şanghay'da gördüğümüz, yaşadığımız olaylardan geliyordu. Meselâ annem iki defa kaçırılmıştı. Bundan başka Batılılar da Şanghay'da Çinli gangsterlerle ortak idiler. Ayrıca, gangsterliğin Amerikan hayatında kabul edildiği, hatta hürmet gördüğü fikri, yine Amerikan filimleri tarafından, yıllardır dünyanın dört bir tarafına yayılıyordu.
Sayfa 28 - 29 Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
İhtilal Aleyhtarlarına Karşı Mücadele Kampanyasında, eski Milliyetçilerden kalma grupların yok edilmesi; bunların birleşerek siyasi bir muhalefet vücuda getirmelerini önlemek içindi. Düşünme Reformu, "Aydınlar arasındaki gerici düşünceleri düzeltmek" için değil; aydınların kendisini tahrip etmek için yapılmıştı. Maksat yine, Komünist Rejimin içyüzünü en iyi görebilecek olan aydın zümresinin muhalefete geçmesini önlemekti. Üç Kötülüğe Karşı Mücadele'de, niyet Hükümet dairelerinden rüşveti kaldırmak değildi. Esas hedef, Eski Rejim'de hizmet etmiş olması dolayisiyle iki rejim arasındaki farkı anlıyabilecek memur sınıfını yok etmekti. Yine Beş Kötülüğe Karşı Mücadele'de güdülen maksat, Kapitalistlerin günahlarının temizlenmesi değil, yapısı itibariyle Komünistlerin muhalifi olan Kapitalist sınıfın tahrip edilmesi idi.
Sayfa 114 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Reklam
Hülasa bu ziyafetler, Komünistler hakkındaki son inancımı da yıkmıştı. Komünist memurların dış görünüşlerine bakarak, onları basit bir hayat süren tutumlu insanlar sanırdım. Hele milletin kıtlık ve sıkıntı içinde bulunduğu bir devirde böylesine israf ve sefahat içinde yüzecekleri hatırıma gelmezdi. Komünistler, işçiyi, köylüyü, bütün fakir halkı; "sömürücülerden kurtarma" ve "dünya nimetlerinden eşit faydalandırma" vaatları ile iğfal ederek hükümleri altına aldıktan sonra, onları eskisinden daha yoksul bir yaşayışa mahkûm etmişlerdi. Ve şimdi dünya nimetlerini "halk adına" sadece kendi aralarında paylaşıyorlardı!
Sayfa 147 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Şimdi buna ilâveten kapitalizmin kötülüklerini anlatan bir komedyayı sahne ye koymuşlardı ve bu komedya da başrolü bana yaptırıyorlardı. Vaktimin çoğu, "bir hususî teşebbüsü yürütmek üzere kredi isteğinde bulunan iş adamı" rolünü oynamakla geçiyordu. Bankayı idare eden Parti Sekreteri'nin karşısında kredi isterken aşağıdan alıp yalvaran bendim, fakat parayı alıp alamıyacağımı bilen fabrikamızdaki Parti Sekreteri idi. Parti Sekreteri, para alamıyacağımı bildiği günlerde işçilere, "ücretlerin dağıtılması şerefine toplantı" gibi birşeyler yaptırır ve beni onların karşısına eliboş çıkarıp büsbütün küçük düşürürdü. O zaman herkes bana "budala bir beceriksiz" diye küçümsiyerek bakardı. Böylece ben, işçilerin karşısında, onların ızdırap çekmesinden memnun olan, çocuklarının aç kalmasına seyirci kalan "canavar ruhlu kalpsiz bir kapitalist" durumuna düşerdim. Hepsinden fenası, bazen, "diş tırnak kazandıkları parayı" kendilerine sanki ben verdirmiyormuşum gibi üstüme yürürlerdi. Birçok defasında beni yakalayıp nehire atmalarından korkmuştum. Bununla beraber, banka, tam son dakikada birkaç günlük bir ödemeye yetişecek kadar para gönderirdi. Ekseriya gelen para ancak işçilere yetişirdi, ben aylığımı alamazdım.
Sayfa 126 - 127 Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Aldandığımı, milletimin istikbali ile beraber kendi istikbalime bağladığım bütün ümitlerin yıkıldığını kafam kabul ettiği halde kalbim, içim bir türlü kabul etmiyordu. Meğer insana en güç gelen şeylerden birisi aldanmış olduğunu içinden kabul etmekmiş. Ah! Komünistlerin, bir defacık olsun namuslu ve dürüst olarak sözlerinde durduklarını görebilmek için neler feda etmezdim.
Sayfa 87 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Komünistlerin esas hedefi de Devlet karşısında halk mukavemetini yok etmekti. Çünkü Komünistler bir cemiyeti, bütün insanlık kıymetlerini inkâr eden maddeci bir kalıba ancak bu sayede sokmayı ümit edebilirlerdi.
Sayfa 72 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Reklam
1951 yılı Nisan ayı başlarına kadar bütün eski Milliyetçiler polise başvurarak yazılmışlar ve istenen her bilgiyi vermişlerdi. Halbuki sonra, memleketin her tarafında aynı zamanda tutuklanmaya başlıyan bu insanların çoğu sorgusuz sualsiz gizlice öldürülmüştü. Yalnız kötülükleri, suistimalleri herkesçe bilinen memurlara gangsterler "Halk Mahkemeleri" huzuruna çıkarılıyordu. Mahkeme usulü, "Toprak Reformu"nda olduğu gibi "mücadele toplantısı" ile başlıyordu. Kadro'lar (Komünist memurlar) bir Bölge halkına muayyen bir meydanda toplanma emri veriyor, sonra halkın arasına serpiştirilen yetiştirilmiş Komünist Tahrikçiler bilinen sloganlara ve küfürlere başlıyorlardı. Elleri kelepçeli sanıklar getirilip "halk kitlesi" önünde diz çöktürülüyordu. Komünist memurlar, sanığı suçlayan ateşli bir nutukla mahkemeyi açıyorlar ve sanığın suçlarının bir listesini okuyorlardı. Daha sonra, önceden tertiplenmiş suçlayıcılar meydana çıkıyor ve şikayetlerini canlı bir dille anlatıyorlardı. Nihayet çılgına döndürülen halk, tahrikçilere uyarak, onlar gibi bağırmaya başlıyordu: - Öldürün şu ihtilâl aleyhtarını! Öldürün! Öldürün! Bunun üzerine Komünist Memurlar, "halk kitlesinin isteğine uyarak" sanığa ölüm cezası veriyorlar ve sanık hemen oracıkta kalabalığın önünde öldürülüyordu.
Sayfa 69 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Hareket doğum kontrolünün önemini anlatan yazıların geniş ölçüde yayınlanması ile başladı. Gazeteler, evvelce "gerici düşünce" diye damgaladıkları doğum kontrolünü şimdi övüyorlardı. Çin Eczacılık Ortaklığı, Şanghay'da büyük bir binanın zemin katında prezervatiflerin gösterilmesine ve satışına başladı, diğer geniş ecza depoları aynı şeyi yapmaya başladılar. Komünistler korunmanın nasıl yapılacağını, prezervatiflerin nasıl kullanılacağını, satıcı genç kızlara anlattırıyorlardı. Büyük toplantılar tertiplendi, fakat halk üzerindeki tesiri pek önemsiz oldu. Bunun üzerine bu kampanyayı işçilerin çalıştığı işyerlerinde devam ettirmek için tedbirler alındı. Fabrikaya gönderilen prezervatifler, bedeli maaştan kesilmek üzere, herkese dağıtıldı. Öğle yemeği paydosunda, klinik doktoru, doğum kontrolünün nasıl yapılacağını hoparlörle anlatıyordu. Bu durum, salonda kadın-erkek beraber yemek yiyen işçiler arasında ızdırap verici bir şaşkınlık yaratıyordu. Bana anlattıklarına göre işçilerin evdeki şaşkınlıkları daha sıkıcı oluyormuş. Tasarruf maksadiyle, işçilere prezervatiflerin yıkanıp tekrar kullanılması tavsiye edilmiş. Yıkanmışlarını gören çocuklar, bunları balon sanarak alıp oynuyorlarmış. Doğum kontrolünden alınan netice az olmuştu.
Sayfa 149 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Bilhassa fabrikadaki işçiler bu vaziyete çok içerliyordu. Çünkü öğütülen beyaz unun hepsi Rusya'ya gönderiliyor, işçilerin satın almasına müsaade edilmiyordu. Yüklenen unun temizliğini kontrol etmek için 20 yaşında bir Rus kızını başımıza "mütehassıs" diye göndermişlerdi. Aldığımız talimata göre, kıza saygı gösteriyor, çayın, sigaraların en iyisini ikram ediyor, korunması için sivil polisler tahsis ediyorduk. Buna karşı kız, işçilere pek kabaca davranıyordu. Değirmende bir böcek görüldüğü zaman, bütün makinalar sökülüyor, temizleniyor, yeniden takılıyordu. Bu iş tam bir hafta sürüyordu. Bir defasında böyle bir temizlikten hemen sonra tekrar bir böcek görülünce "mütehassıs" Rus kızı, bütün makinaların yeni baştan sökülüp temizlenmesi emrini vermişti. Bu, işçileri kızdırmıştı. Tecrübeli, yaşlı bir teknisyen dayanamamış şöyle bağırmıştı: - Bu bir böcek insani öldürmez. Makinaları temizlemek için biz gece gündüz çalışıyoruz. Sen bu kadar titiz davranıyorsun, fakat biz size buğday unu öğütürken kendimiz patates unu yiyoruz. Siz açgözlü Ruslar, Çinli'lere yiyecek en ufak birşey getiriyor musunuz? Sizin "menfaatsiz destekleme" dediğiniz bumu? Kim kimi destekliyor? Bu yaşımda isterlerse beni öldürsünler... Kız Çinçe bilmiyordu, fakat işçilerin kendisine kızdığını anlamıştı, hemen fabrikayı terketti ve bir daha görünmedi.
Sayfa 150 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Yalnız bu arada benim tanıdığım yaşlı, dürüst ve çalışkan bir kaç memur sessizce ortadan yok olmuştu. J. P., nin tanıdığı bir çok değerli memur da aynı şekilde kaybolmuştu. Bu "kaybolmalar" çoğalıp olağan bir hal alınca Komünistlerin bu defa memur sınıfını yok etmekte olduklarını gördük. Yalnız Komünistler bu sefer daha kurnazca davranmışlardı. Baştan sanki sadece Komünist Partisi saflarını temizlemek istiyormuş gibi davranarak halkın bir çeşit tasvibini almışlardı. Üst tarafı, Milliyetçilerle ilgili kimseleri ortadan kaldırırken tatbik ettikleri usulün aynı idi: Yani suçlu olanları halk mahkemeleri vasıtasıyla, suçsuz olanları da gizlice yok ediyorlardı.
Sayfa 84 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
Öğleden sonra üniversiteye gittim. Odama gireceğim sırada bitişik odanın kapısına gözüm ilişince yıldırımla vurulmuşa döndüm. Kapı kırmızı kağıttan yapılmış büyük bir X işareti ile mühürlenmişti. Bu işaret, burada oturan kimsenin tutuklandığı mânasına gelirdi ve polis muayenesinden önce eşyasının karıştırılmaması için konurdu. Tutuklanan zavallı iyi kalpli komşum, eski dostum Dr. Tan idi. Çin'in ancak Komünist Rejimi ile kalkınabileceğine içten inanmış, koşarak bu rejime hizmet için gelmişti. Suçu, eski idare zamanında önemsiz bir vazife almış olması idi. Bu yüzden artık onu bir daha göremiyecektim. Bu uğursuz X işaretini görünce ben de korkmaya başlamıştım. 28 Nisan 1951 gecesi bütün memlekette tutuklanan kimselerin sayısı bilinmiyor. Fakat herkesin bir akrabası, bir tanıdığı yok olmuştu. Şanghay'da, iki mektep dahil, birçok umumi binalara, haftalarca önce polis tarafından el konmuş ve hapishane olarak hazırlanmıştı. Bu zavallıların öldürüldükleri yerlerden birisi üniversiteye yakındı. Buraya her gün kamyonlarla taşınan tutukluların cesetleri, yine kamyonlarla üniversite binalarının önünden kanları aka aka geçirilirdi. Ölüm saçan silâh sesleri, sınıflarda, bütün gün beynimizi tırmalıyordu. Çin'de Milliyetçiler zamanında vazife almış ne kadar insan varsa, işte bu usul ile, birkaç ay içinde yok edilmişti.
Sayfa 67 - Sümerbank Kültür Yayınları, Doğuş Matbaası - Ankara, 22 Mayıs 1969
25 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.