Ronald Findlay

Ronald FindlayGüç ve Refah yazarı
Yazar
10.0/10
2 Kişi
5
Okunma
0
Beğeni
548
Görüntülenme
Telgraf uluslararası sermaye piyasalarının entegrasyonunu kolaylaştıran son derece önemli bir teknolojik yenilikti ve ilk okyanus ötesi hat 1866'da (İrlanda ile Newfoundland arasında) başladı. Bilgi tarihte ilk kez bir gün içinde okyanusları aşabiliyordu ve bu da mali arbitrajı son derece kolaylaştırıyordu. Telgraf kıtalar arası fiyat farkları ve mali varlıklarda ani düşüşlere yol açtı ve emtia ticaretini de geliştirdi; ayrıca, tarifesiz gemilerin hizmet taleplerine çok daha esnek bir şekilde cevap vermesine imkan verdi ve demiryolları faaliyetlerinin düzenlenmesinde son derece önemliydi.
Sayfa 486Kitabı okudu
Kısacası, hem Atlantik hem de Pasifik'teki sömürgeler sebebiyle, ABD'nin dar Panama Kıstağı'ndan geçen bir kanalla iki okyanusu birbirine bağlayan plan peşinde koşması makul karşılanabilirdi. Yerin kendi bölgesinde bulunduğu Kolombiya'yla kanalı yapma izni konusunda zorluklar başgösterince, 1904'te Panama Cumhuriyeti’ni kuran bir “devrim” tertiplemek basit bir meseleydi. ABD Senatosu'nun onayıyla yılda 250 bin dolar ödenmek üzere 10 milyon dolarlık kira bedeli karşılığında Panama ile 99 yıllık kira sözleşmesi imzalandı. Nihayet kanal 1999 sonunda Panama’ya devredildi.
Sayfa 471Kitabı okudu
Reklam
Avrupa'da Sovyetler Birliği sosyalist hükümetler kurarak ve demokrasiye göz açtırmayarak, doğuda özgürlüklerine kavuşan ülkeler üzerindeki hakimiyetini güçlendirdi. Bu yeni Sovyet imparatorluğu, bizim şemamızda tarihî olarak Batı Avrupaʼnın parçası olan -başta Doğu Almanya, Macaristan, Polonya ve Çekoslovakya olmak üzere- birçok ülkeyi içine alıyordu. 1978'de Polonyalı Papa Karol Wojtyla'nın seçilmesinin izlediği, 1956'da Macaristan'da ve 1968'de de Çekoslovakya'daki ayaklanmalar, 1980'de Solidarnosc (Dayanışma) Sendikası’nın kurulması ve 1989'da da Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla, Sovyet yönetimine bu devletlerde büyük bir gayretle karşı çıkılması herhalde tesadüf eseri değildir.
Sayfa 568Kitabı okudu
Richard Hofstadter’in üstadane izah ettiği gibi, kaygı, kavga ve dünyaya hükmetme yolunda ABD’nin “mukadder kaderi"ne olan inanç karışımından ibaret bu milli ruh hali, çıkış yolunu 1898 İspanya-Amerika Savaşı’nda buldu. İspanyol baskısına karşı Kübalı isyancılara yardım etme gibi iyi bir niyetle başlayan savaşa, şimdiye kadar açılmamış bir
Sayfa 469Kitabı okudu
Tuğamiral Perry'nin 1853'te davetsiz bir şekilde Tokyo Körfezi'ne girip 1868 Meiji Restorasyonu'ndan sonra Japonların olağanüstü modernleşme hamlesini tetiklediği zamanlarda, ABD'nin Japonya'nın Batı’yla ticarete açılmasında önayak olması bu inançla örtüşmektedir. Çin'deki ticaret ve misyonerlik faaliyeti, ABD kamuoyunda bu ülke ve halkına yönelik kuvvetli sempati duygularının gelişmesine yol açtı. Nitekim Dışişleri Bakanı John Hay, 1899'da Japonya ve Büyük Avrupa güçlerine bütün yabancı uluslar tarafından yapılacak ticaret ve yatırıma "açık kapı” siyasetini sürdürmelerini ve ayrı nüfuz alanlarına bölünmesinden ziyade "Çin'in toprak ve yönetim bütünlüğü"ne saygı duymalarını istediğinde, bu, içeride hatta bizatihi ABD’nin kendisi tarafından bile oldukça kabul gördü.
Sayfa 470Kitabı okudu
"Küreselleşme" ne zaman başladı? Cevap yapılan izahata bağlı olmakla birlikte, Moğol istilaları ile bunun yerleşik uygarlıklarda doğurduğu tepkiler sonucunda Orta Avrasya kıtasının birleşmesiyle başladığına dair kuvvetli bir delil serdedilebilir. Her bir uygarlık, o zamana değin birleşik bir sistemin etkileşimli ögeleri olarak değil, yalnız ayrı varlıklar olarak diğer uygarlıklardan haberdardı.
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
Keza Hawai de 1898'de ABD'ye ilhak edildi. 1778'de Kaptan James Cook tarafından keşfedilen adalar, balina avcılarının uğradıkları birer liman olarak kullanılmaktaydı. 19. yüzyılın ikinci yarısında bu adalarda Amerikan sermayesi ve ekseri göçmen işgücüne dayanan şeker sanayisi gelişti. Hawai şekerine, 1876 Mütekabiliyet Anlaşması’yla
Sayfa 470Kitabı okudu
Otuz yılda I. Dünya Savaşı ve Büyük Buhran'ın ardından üçüncü kez uluslararası ekonominin büyük sekteye uğraması, liberallerin ihracata dayalı büyüme stratejisini inandırıcı bir şekilde savunmalarını fikrî açıdan bir hayli zorlaştırdı.
Sayfa 568 - II. Dünya SavaşıKitabı okudu
Stalin, Türkiye ve Doğu Akdeniz'de deniz üslerine sahip olmak ve İran petrolünün Almanya'ya ulaşmasını engellemek amacıyla müttefik kuvvetlerince konuşlandırıldığı Kuzey İran’da birliklerini tutmak istiyordu. Bu hareketlerin Amerikan çıkarları için ne denli kabul edilemez olduğunu göstermek için, 1946'da Altıncı Filoyu Doğu Akdeniz'e konuşlandıran Truman, bunlardan herhangi birisini yapmasına izin vermedi.
Sayfa 570Kitabı okudu
Moğol imparatorluğunun tersine, artık Kuzey Avrasya'ya hakim olan bu güçlü siyasi blok, dünya ekonomik entegrasyon gücü değil dezentegrasyon gücüydü; çünkü komünist yönetimler tanım gereği hem mallara hem de üretim faktörlerine karşı serbest piyasa düşmanıydı. Önceki bölümde belirttiğimiz gibi, ulusal nispî fiyatları uluslararası fiyatlarla hiçbir gerekli ilişkisi olmayan seviyelerde sabitleyen devlet güdümlü ekonominin mahiyeti, devlet ticaret tekelleri yoluyla iç pazarı dış pazarlardan izole etmeyi zorunlu kılıyordu. Ayrıca Sovyet sistemi, bütün nüfuz alanında ağır sanayinin gelişmesini desteklemek suretiyle, çoğunlukla (Çekoslovakya gibi dikkate şayan istisnalarla birlikte) tarıma dayalı Doğu Avrupaʼnın Batı Avrupa'ya sınai mallar karşılığında tarım ürünleri ihraç ettiği geleneksel Avrupa işbölümünün çöküşüne yol açtı. Aslında planlamacıların her yerde benzer politikaları sürdürmeleri, Bulgaristan, Çekoslovakya, Macaristan, Polonya, Romanya, SSCB ve 1950'den itibaren Doğu Almanya'dan oluşan Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi'nin (COMECON) 1949'da kurulmasından sonra bile, komünist ülkeler arasındaki uluslararası ticaret kapsamının sınırlı kaldığı anlamına geliyordu. COMECON, üyeleri arasındaki ticareti büyük çapta canlandırmaya ancak 1960’larda başlayacaktı ve hatta ondan sonra bu canlandırmaya COMECON'un dünyanın geri kalanıyla olan ticaretini azaltan ticarette bir yön değişimi eşlik etti. Ayrıca 1960'ların başlarında da Çin ile Sovyet bloku bölündü. Bu da iki taraf arasındaki ticareti azalttı ve hatta ticaret 1967-1970 arasında neredeyse bitme noktasına geldi.
Sayfa 569Kitabı okudu
Reklam
Batı güçleri Çin'e serbest ticareti zorla kabul ettirdi..
Sayfa 472Kitabı okudu
Büyük Buhran, yerel halkların haksızlığa uğrama duygusunu artırarak 1945 sonrası dönemin sömürge kolonilerinden çekilme hareketlerinin zeminini hazırlamaya yardımcı oldu. Farklı yönetimlere sahip olan Sovyetler Birliği ve Japonya, Asya milliyetçilerine hem fikri hem de maddi destek vereceklerdi. Birincisi, hazır sömürge karşitı bir ideoloji sağlıyordu ve komünistler zaten hem 1930-31 Vietnam ayaklanmasında hem de 1928 Cava ayaklanmasında yer almışlardı. İkincisinin askerî ve teknolojik başarıları Avrupa üstünlüğüne dair ırkçı fikirleri çökertti ve Aung San, Ne Win ve U Nu gibi genç Birmanya milliyetçileri sonunda askerî destek için Japonya'ya yöneleceklerdi. Büyük Buhran'ın Avrupa sömürgeciliğinin geleceğine yönelik belki de en önemli etkisi, İngiliz deflasyonist politikalarının Hindistan köylülerinin Gandhi'nin Milli Kongre Partisi'ni desteklemelerine yol açması ve bu partiye 1937 seçimlerinde zafere ulaşmasına yardımcı olan seçim temeli kazandırmasıdır. İşte bu andan itibaren en önemli Avrupa sömürgesinin elden gitmesi sadece bir zaman meselesiydi ve ardından kaçınılmaz olarak daha az önemli olan sömürgeler izledi.
Sayfa 557 - 1914-1939 Arasında Dünya Ticareti: De-globalizasyonKitabı okudu
Coen'in vazifesine koyulduktan hemen sonra yöneticilerine beyan ettiği "ticaret olmadan savaş, savaş olmadan da ticaret yapamayız” cümlesi, merkantilist çağda savaş ile ticaret arasındaki ilişkinin doğru ifadesidir ve Coen ikisinde de aynı derecede kıyıcı ve yetenekli olduğunu ispatlamıştır.
Sayfa 227 - Vereenigde Oost-Indische Compagnie (VOC) (Birleşik Doğu Hindistan Şirketi) genel valisi Jan Pieterszoon CoenKitabı okudu
İberya güçleri ve Reconquista örneğinde olduğu gibi, İngiliz yayılması süreci de “iç sömürgecilik” ile başladı ve yavaş yavaş Galliler, İskoçlar ve İrlandalılardan oluşan "Kelt saçağı”nı, sonunda Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı haline gelecek olan bir krallığa kattı. İskoç ve İngiliz taçları, I. ve VI. Kral James'in şahsında birleşti ve krallıklar da 1707 Birlik Kanunu'yla birbirine bağlandı. İrlandalıların birleşmesi, "bu ilkel ve barbar ulusun uygarlaşmasını gerekli gören” Elizabeth'in ve Oliver Cromwell'in yönetiminde ve William ile Mary'nin ortak krallığında meydana gelen son derece insanlık dışı olaylardan dolayı daha zor ve daha kanlıydı.
Sayfa 286 - İngiliz İmparatorluğunun Temeli: Ticaret, Yağma ve SömürgeKitabı okudu
İlk bakışta dikkate şayan bir başarıymış gibi görünen bir diğer olay da, 1951'de Anglo-İran Petrol Şirketi'ni millileştiren ve komünist zaptına maruz kaldığı düşünülen, demokratik yolla seçilmiş Dr. Muhammed Musaddık'ın yönetimindeki İran hükümetini deviren 1953 darbesiydi. İran uleması onun laikliğine muhalif olduğundan dolayı, komünistler de onun “demokratik burjuva" eğilimlerinden ötürü Musaddık’a karşı yapılan darbeye ses çıkarmadılar. Sonunda Şah’ın gizli polisi iki tarafı da ağır baskı altına alınca rıza göstermelerinin bedelini ödediler ve Ayetullah Humeyni 1964'te sürgün edildi. Geriye dönülüp bakıldığında, İran'ın o zamana kadar sahip olduğu tek laik demokratik rejimin devrilmesi sadece İran için değil dünyanın geri kalanı için de düpedüz bir felaketti. Ne zaman ki Humeyni 1979'da zaferle geri döndü, İran da Musaddık'ın sunduğu ve ne gülünçtür ki CIA'in entrikasıyla ortadan kalkan bir nevi demokrasi seçeneğini kaybetti. Kennan, gizli operasyonları tavsiye etmesinden bin pişman olarak itirafta bulunur: “Hayatımda yaptığım en büyük yanlış"tı. Sovyet sisteminin ya parçalanmasına ya da yavaş yavaş yumuşamasına dair öngörüleri on yıldan daha az bir sürede gerçekleşen Kennan'ın “çevreleme" politikasının -değişikliklerine rağmen- ne denli başarılı çıktığı dikkate şayandır.
Sayfa 572Kitabı okudu
Resim