1933 yılında Barselona’da doğdu. Barselona Üniversitesi’nde Felsefe ve Edebiyat eğitimi gördü ve 1964-1970 yılları arasında ülkenin önemli yayınevlerinden Seix Barral’da çalıştı. 1970 yılında La Editorial Gaya ve çocuk kitapları basan Ediciones Bausán’ı kurarak her ikisini de 1980 yılına dek yönetti. Birleşmiş Milletler için Cebelitarık, New York, Nairobi, Paris, Washington gibi kentlerde çevirmen olarak çalıştı.
Çağdaş İspanyol edebiyatının en önemli yazarlarından biri kabul edilen Regas’ın yapıtları arasında Ginebra (1989), Memoria de Almator, Azul (1994 Nadal Ödülü’nü almıştır), Canciones de amor y de Batalla, Viaje a la Luz del Cham, Sangre de mi Sangre, Luna Lunera ve Dorotea’nın Şarkısı sayılabilir. Ayrıca çeşitli antolojilerde yayımlanan öyküleri de bulunmaktadır. Yazar dergilere yazdığı yazıların yanı sıra radyo ve televizyon programlarıyla da Katalunya kültür yaşamında önemli bir yere sahiptir. Hepsi de ülkenin önemli edebiyat ödülleri olan Premio Príncipe de Asturias de Artes y de Letras; Premio de Novela Café Gijón; Nadal de Novela, Premio Internacional de Novela Alfaguara ile gazetecilik dalında önde gelen bir ödül olan Premio Ortega y Gasset’in jürilerinde yer almaktadır.
Sevdiğimiz yok olana dek onu sevdiğimizi bilemiyoruz... Daha doğrusu ne kadar kısa ve kıt olursa olsun, sevgimiz yitene kadar onun gerçek derinliğini fark etmiyoruz...
Yazarın dilini, betimlemelerini, kitabın farklı konusunu, kurguyu ve çevirisini beğendim hatta bayıldım diyebilirim. Tek sorunum ana karakterimiz Aurelia'yla.. Bir insan bu kadar tutarsız, kararsız olabilir mi? hiçbir olayda kendi hatasını aramaz mı? Karakter beni boğdu gibi hissettim... Kitabın ismindeki Dorotea ise evin hizmetçisi, asıl amaç Dorotea sayesinde Aurelia'nın kendini keşfetmesi, düzeltmesi ama kendisinin ne kadar illet biri olduğundan bahsetmiştim di mi?
...and damn dorothea, they all wanna be you, but are you still the same soul i met under the bleacerhs? well, guess i'll never know... (demiş taylor swift)