Roy Scranton

Roy ScrantonÖlmeyi Öğrenmek yazarı
Yazar
6.3/10
4 Kişi
21
Okunma
1
Beğeni
399
Görüntülenme
“Zamanın akıntısında nesillerce savrulur insanlık / fakat bırakır sonsuza kadar baki kalacak izlerini." William Blake
Küresel kapitalizim uygarlığı çökmekte fakat insanlık olarak bu çöküşten sağ kurtulabiliriz bunun için zayıflık ve faniliğimizle barışmalı ortak kültür mirasımızın çeşitliliğini ve zenginliğini artırmak için çalışmalıyız. Birey olarak ölmeyi öğrenmek, yatkınlıklarımızdan ve korkularımızdan kurtulmayı gerektirir uygarlık olarak ölmeyi öğrenmek ise bu yaşam biçiminden ve dayattığı kimlik, özgürlük, başarı ve ilerleme gibi kavramlardan kurtulmayı gerektirir. Ölmeyi öğrenmeni bu iki biçimi de hümanist bir düşünürün üstlendiği rolü bir araya gelir .
Sayfa 18 - edebi şeylerKitabı okudu
Reklam
Toplam karbondioksit salınımlarının yüzde 48'inden üç ülke sorumlu; Amerika, Rusya ve Çin.
Yaban insan ENKİDU ehlileştiriliyor Gılgamış ise ölümü kabullenmeyi öğreniyor. Enkidu ve Gılgamış iki farklı toplum düzenini temsil eder avcı toplayıcı toplum ve tarım toplumu… Gılgamış’ta vücut bulan tarım toplumunun mutlaklığı zorlayan ihtiyaçları hayatın bilgeliği olmadığında gaddar bir yapıya dönüşüyor fakat uygarlık ve yaban hayat birleştiğinde kutsal düzeni bozacak güçte önüne gelen her şeyi yok eden bir savaş makinesi yaratıyorlar. Tanrılar yaban adamın ölmesine güçlü kralın da insan olmanın sınırlarına boyunemesine hükmü ediyorlar. Ve böylece Gılgamış ölümle tanışıyor. 
Karbon kapitalizmi bir zombi sistemi, doymak bilmeyen ama kısır bir sistem; her şeyi kendine benzeten kötü huylu had safhada öldürücü. Başkalarına zarar verdiği ölçüde kendilerine zarar veren zehirli bir sistem. Ne kendi içinde sürdürülebilir bir sistem bu ne de yıkıcı iklim değişikliğine karşı koyabilecek bir sistem! Neyseki karbon kapitalizmi insanların toplu yaşayabilmelerin tek yolu değil.
İnsanlığın dünyada geçirdiği bütün süre tek bir gün olsaydı, bizim son beş bin yıllık tarih çağları gece yarısından önceki son yarım saate denk düşerdi.
Reklam
Düşman oralarda bir yerlerde değil, düşman biziz. Bireyler olarak değil ama bir topluluk olarak. Sistem olarak. Kovan olarak.
Bu hayret verici evren bizim evimiz. başka evimiz yok. Ne cennet var ne cehennem, mahşer de ahiret de yok. Biz insanlar uzayda bir kayanın üzerinde topluluklar kuran çok hücreli makineleriz.
Sayfa 100Kitabı okudu
paragrafta tek bir yanlış yok..
Ölmeye doğduğumuz andan itibaren başlıyoruz. Işığa bakıp da gözümüzün kamaştığı ve ağladığımız andan, yani dünyaya fırlatıldığımız ilk dakikadan itibaren bir yay çizerek mezara doğru düşmeye başlıyoruz. Ölümlü varlıklarız, bedenlerimiz gelip geçici, hayatla kutsanmışız fakat çürümeye mahkumuz. Burada şöyle mühim bir konu var ki ölmeye dair hiçbir şey öğrenmemize gerek yok: Hayatta başaracağımıza emin olabileceğimiz tek şey ölüm.
Eleştirel düşünerek, felsefeyi tartışmalara girerek, ve küstah SORULAR sorarak anlamların taşındığı elektrik hatlarındaki sosyal etkileşimleri askıya almalıyız. Geçmişi canlı tutarak, arşivin bilgi bahçesini işlemeli okuyarak, yorumlayarak, ayıklayarak, bakıp büyüterek ve en önemlisi hatırlayışlarımıza emek harcayarak şimdinin baskınlığından kopmalıyız. Birleştirmeli, karıştırmalı, dönüştürmeli ve oynamalıyız; böylece algısal, hissi ve kavramsal alanlarımızı onarmalı ve genişletmeliyiz. Yavaşlığı, detaylara önem vermeyi, düşüncede berraklığı dikkatli okumayı ve derinlemesine düşünmeyi teşvik ederek yeni düşünce kalıpları aramalıyız.
Reklam
zamanın akıntısında nesillerce savrulur insanlık fakat bırakır sonsuza kadar baki kalacak izlerini. William Blake
Piramitler, kiliseler, tapınaklar, camiiler, anıtlar ve gökdelenler yaparak kendi sonumuzdan sonra geriye bir şeyler bıraktığımıza ikna oluyoruz. Binalarımız çökmeye, tanrılarımız zayıflamaya başladı mı da kendimizi zevk-ü sefaya vererek ya da savaşların ortasına atarak kafa dağıtıyoruz. Homeros’un yaşadığı günlerden bu yana savaşa katılan herkesin hissettiği gibi, “öldürmenin güvenliğinin verdiği neşede” ölümün acılığını unutturan bir şey var.
Geleceğimiz, geleceğimizle nasıl yüzleştiğimize bağlı. Panikleyerek, öfkelenerek ya da inkar ederek değil; sabırla, tefekkürle ve sevgiyle yuzlesmemiz gerekiyor geleceğimizle. 2
İçinden geldiğimiz ve bir gün geri döneceğimiz o ürkünç karanlıktaki tek küçük fenerdir yaşam, arkamızdan geleceklerin hatırına bu geçitten mümkün olduğunca soylu bir şekilde geçmeliyiz.
Resim