Sabahattin Aydın

Sabahattin AydınHayata Yüksekten Bakabilmek yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
1
Okunma
1
Beğeni
199
Görüntülenme

Hakkında

Okurlar

1 okur beğendi.
1 okur okudu.

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok
Güzel ve duru olanı al, çirkin ve keder vereni bırak. "Kederden safâya ulaşmak. ” Tarifteki keder; üzüntü, iç sıkıntısı, bunaltı gibi kelimelerle tarif edebileceğimiz hal. Bu halin iki kaynağı olduğunu söylemek mümkün: Birincisi insanın “ebedi yurdundan” dünya gurbetine gönderilmiş olmasının varoluşsal hüznü. Mesnevî-i Şerif’in ilk on sekiz beytinde de anlatılan, insanı dünya kesafetinden sıyrılıp ruhunun yaratılış hakikatine çağıran kutlu hüzün. Mümin kişinin nerede ve hangi hal üzere olursa olsun daima taşıdığı, ona çok yakışan hüzün. İkincisi ise, yakasını dünyaya kaptırmış, ilahî kaderle barışını yitirmiş, nefsin tatminsizliğinde şu veya bu seviyede boğulmuş insanın hali. Sahte üzüntüler-uçucu keyifler döngüsünden kurtulmaktan, bambaşka bir bakış ve algı ile yeniden doğmayı, inşa olmayı, hakiki keder ve mutlulukla tanışmayı kasdediyoruz. “Üzüntüyü, mutsuzluğu bırak, mutluluğu al.” demektir. Denilmiştir ki: Âkil odur ki, “huz mâ safâ, da’ mâ keder” kaidesiyle amel eder, selâmet-i kalple gider.
Sabahattin Aydın
Sabahattin Aydın
Ne İstiyoruz?
Dünya ile imtihanımız türlü şekillerde devam ediyor. Emr-i Hak vaki oluncaya kadar da devam edecek. Belki temel bir yanılgı olarak imtihan kelimesini daima sıkıntılarla bir arada düşünüyor, sadece sabır imtihanı olarak anlıyoruz. İhtimal ki darlık imtihanı kadar varlık imtihanı da çetin. Biliyorsunuz, tasavvufun tariflerinden biri de varlığın ve yokluğun, yani zenginliğin ve fakirliğin, afiyetin ve hastalığın kişi nezdinde eşit olması. Yani şartlar ne olursa olsun, kalbin dünya ile üzülme ve sevinme halinden arınması; tek ve hakiki ilginin Cenab-ı Mevlâ olması. Sevinçlerin ve hüznün O’na dair, O’nunla irtibatlı bulunması. Kalbin dünya kesafetiyle ağırlaşmasının zâhirde ve bâtında nice ağır bedelleri olduğunu biliyoruz. Bir de belirtileri, alametleri var. İbadetlerdeki aceleciliğimiz mesela. Lezzet alamıyor oluşumuz. Sonra hedeflerimizin sapması, emellerimizdeki eksen kayması. “Nereye gidiyorsunuz?” (Tekvîr 26) ilahî hitabını “Neyi istiyorsunuz?” diye de anlayabiliriz. Sahi neyi istiyoruz? “İnsanın kıymeti nedir?” diye sorar Hz. Mevlâna ve kendisi cevap verir: “Aradığı şeydir.” Tûl-i emel ya da başka bir ifadeyle ölümü, ahireti göz ardı ederek plan yapmak mümin olma vasfıyla yan yana iğreti duruyor. Daha net ifadeyle, uyuşmuyor! Madem dünya kesafetinin hafiflediği, ruhun ötelere iştiyakının daha derinden hissedildiği zamanlardayız; istediklerimizin, emellerimizin, planlarımızın sıhhatiyle yüzleşebiliriz. Yüzleşebilirsek niyetlerimizi tashih de edebiliriz.
Sabahattin Aydın
Sabahattin Aydın
// Semerkand Yayınları

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok
Resim