...
Sabri Esat Siyavuşgil'i anarken Karagöz'ün cidden büyük bir mazhariyeti olduğunu da anmamak kabil değil; eskiden şeyhler bile Karagöz oynatırlardı. Çünkü bu oyunun tasavvufi ve remzi kıymeti herkesçe kabul edilmiş bir hakikatti.
Memnuniyetle ilave edeyim ki Sabri Esat Siyavuşgil bu küçük eserle iktifa etmiyerek "Karagöz" adlı
Böyle yalçın dağlarda sessiz dolaşanlar kim
Köyler, ufka dizilen tozlanmış birer resim
Yollar, köyleri saran eskimiş çerçeveler...
Sesler çıkmadan söner paslı çıngıraklarda
Yassı tabanlarını sürükler bir kenarda
Boynu kısa develer, boynu uzun develer...
Günle birlikte erir uyuklayan mor dağlar
Ekilmemiş tarlalar, çalı bitiren bağlar
Döker her kalbe kırık bir lambanın isini...
Adımlar derinleşir renklerin vedaında
Bir dua okur gibi gezdirir dudağında
Deveci türküsünü, yolcu sevgilisini...
Üstünde güvercinler gezen şu rahat damın
Kalbi atar ardında birkaç mezarla çamın
Şaşmaz öğle zamanı ateşlerle yaratır
Denizi, denizi, hep yeni baştan denizi
Tanrıların sükunu çeker gözlerimizi
Bir düşünceden sonra, ah o ne mükafattır
İnce pırıltıların o ne saf hüneridir
Bir seçilmez köpükte nice elmas eritir
Nasıl bi sükun sanki peyda olur o