Sabri Sayarı

Sabri SayarıTürkiye'de Liderler ve Demokrasi yazarı
Yazar
Derleyen
Editör
0.0/10
0 Kişi
8
Okunma
2
Beğeni
439
Görüntülenme

Hakkında

Sabri Sayarı İstanbul’da Robert Kolej’i bitirdikten sonra devam ettiği ABD’de Columbia Üniversitesi’nde Ekonomi alanında lisans ve Siyaset Bilimi alanında doktora derecelerini aldı. ABD’de Rutgers Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaparken, Şerif Mardin’in çağrısına uyarak 1974 yılında Boğaziçi Üniversitesi’ne öğretim üyesi olarak katıldı. ABD’de California, Columbia ve George Washington Üniversitelerinde, Danimarka’da Aarhus Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak dersler vermiş, uzun yıllar ABD’de Georgetown Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapmış ve aynı üniversitede kurulan Türkiye Çalışmaları Enstitüsü’nün direktörlüğünü üstlenmiştir. 2005 yılında kadrosuna katıldığı Sabancı Üniversitesi’nin Emeritus öğretim üyesidir. Party Politics in Turkey (Routledge, 2018), “The Routledge Handbook of Modern Turkey” (Routledge, 2012), “Turkish Studies in the United States” (Indiana University, 2003), “Politics, Elections, and Parties in Turkey” (Lynne Rienner, 2002), “Political Leaders and Democracy in Turkey” (Lexington Books, 2002) ve “Turkey’s New World: Changing Dynamics in Turkish Foreign Policy” (Washington Institute for Near East Policy, 2000) ortak editörlüğünü üstlendiği eserler arasındadır.
Unvan:
Akademisyen
Doğum:
12 Aralık 1942

Okurlar

2 okur beğendi.
8 okur okudu.
26 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Reklam
Her şeyden önce Atatürkün muasır medeniyet seviyesine ulaşma cabajbj demokratik dönem aydınları en basitinden batılılaşma gibi algılamışlar, değişimi yolundan saptırarak yozlaştırmışlardır. Atatürkün hedefi Batı uygarlığının ürünlerini kopya etmek değildi, Türkiye'yi bir uygarlaşma dinamizmine kavuşturmaktı. Bu uygarlık dinamizminin motoru her şeyden önce tam bağımsızlıktı.
Türkiyenin çağdaşlaşma girişimi yozlaşmıştır. Ama bu Atatürk'ün eseri değildir. Gardırop Atatürkçülüğü dönem diye bilinen zamanlara aittir.
Bir toplumsal yasam biçimi olarak da demokrasiye yatkın değiliz. Demokrasiyi, salt siyasal yönetim düzeni olarak değil, ama birbirimize barış içinde tahammül edebilme anlamında, yani toplumsal bir yaşam biçimi anlamında algılamakta da bireyler ve siyasal örgütler olarak çok eksiğiz.
Aydınlanma ve dinde yenilenme deneyimlerinden geçen Batı dünyasının içinde yoğrulduğu hümanist kültür, yaşamın kaderine yön verme işlevini insan aklına bırakmıştır. O nedenledir ki Batı serbest akıldan, açık tartışmadan, siyaseti bizzat halkın katılımıyla yapmaktan ve oydaşlıktan yana olmuştur. Batının özgürlükçü siyasal kurumlarının ve yapısını temelinde bu yaklaşım vardır. Buna karşılık sadece bizim değil, sadece İslam ülkelerinin değil, ama hangi dinden olurlarsa olsunlar tüm üçüncü dünya ülkelerinin kültürlerindeki ortak ve temel özellik, tanrısal aklı ya da üstün aklı, toplumsal yaşamın tek hakimi sayma geleneğidir.
Gercekte dünyayla bütünleşmek de anti kapitalist ve anti emperyalist olmaya engel değildir. Küreselleşmeye eşit koşullarda ve dengeli bir bütünleşme anlayışıyla yaklaşmak mümkündür.
Reklam
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Henüz kayıt yok