İran'ın en büyük yazarı ölümünden birkaç yıl önce " Hayat hikayemde önemli bir şey yok, başımdan ilginç bir olay geçmedi." Diyor. Kör Baykuş' ta ise " Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar" diyerek başlıyor. 1951 yılında canına kıymak için havagazlı bir apartman arayan daha sonrasında tüm delikleri tıkadıktan sonra havagazı musluğunu açarak tertemiz kıyafetleri ve güzel tıraşıyla bu hayattan göçer. Sadık Hidayet " Yarın ölebilirim kendimi tanımadan" der. Onun en büyük korkusu budur. Duvardaki gölgesine anlatır her şeyi. Romanda leitmotivler oldukça çoktur. Romanında sonunda kendini bir baykuşa benzetir. Kör Baykuş' ta eylemler, olaylar zamanın ve mekânın dışındadır. Şimdiki zaman ile geçmiş zaman kaynaşmıştır. Roman bir acının çığlığıdır. Güzelliği ve saflığı arayan bir insanın çığlığı... Romanda Hayyam esintilerini görürüz. Hidayet'in Hayyam'dan etkilendiğini anlayabiliyoruz. Ruhun ölümsüzlüğü, Tanrı'nın varlığı veya yokluğu romanda hakim olan konulardır. Hidayet' e göre din " bebek çıngırağı" dır. Eserde hayat, ölüm, ruh, güzellik, din mevcuttur.
Keyifli okumalar.