Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine
Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin
Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize
Sunay Akın
Bazı kitaplar yetim gibi bekler durur kitaplıkta. İşte bu da öyle yıllar yılı unutulmuş kitaplardan biri. O yüzden bir özür borcum var kendisine.
Kitap 1990 basımı olmasına rağmen kullandığı yenilikçi diliyle gayet başarılı ve farklı bir eser. Şairin "ikinci yeni" den oldukça etkilenmiş olduğu göze çarpıyor. Ağırlıkla sol tandanslı şiirler yazmasına rağmen ortodoks bir anlatıya saplanıp kalmamış. Aksine dünyasını geniş tutup, çizgisini de bozmadan nitelikli şiirler çıkarmış ortaya.
Safa Fersal'ın yazdığı bir kaç tane kitap olmasına rağmen piyasada maalesef bulması zor gözüküyor. Yazdıklarını merak eden benim gibilere güzel bir uğraş düşüyor artık. Bu emeği fazlasıyla hakettiğini düşünüyorum
''güler gün
bıçaklar sırtımdan
bir gül.''
Bu dizeler sanırım yaşamımın bir tasviri.
Öncelikle kitap hayatıma giren en değerli, en özel ve yaşamda en zirveyi ve en dibi yaşamama sebep olan, kısacası en çok yüreğimin çarptığı canlı ve sevdiğim insandan bana karşılıksız verilen ve bu yüzden de bana sonsuza dek kendimi güvende hissettirecek bir kitap. İsyanı şiirle ifade eden ancak bu isyanın asla romantik sayılmamasını isteyen ve bu isyanı politize eden, ezilen, sömürülen ve yoksul bırakılan bir bölgenin ve halkın da acılarını kendi acılarına ortak eden bir yazarın (canım Safa Fersal'ın) muazzam ötesi dizelerinde insan kendisini Mezopotamya'nın tam ortasında, acıların tam ortasında buluyor. Uzun lafın kısası devrim özgürlük biraz da sen :)
''Sen gelip yanıma oturduğunda sanki tüm halkın acıları bitecekmiş gibi.''