Samim Akgönül

9.0/10
3 Kişi
6
Okunma
0
Beğeni
866
Görüntülenme

Samim Akgönül Sözleri ve Alıntıları

Samim Akgönül sözleri ve alıntılarını, Samim Akgönül kitap alıntılarını, Samim Akgönül en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Dinin ön plana çıkması, genel olarak tüm azınlık gruplarında gözlemlenen bir fenomendir. Azınlıklar, başka bir ülkede çoğunlukta olan dindaşlarına nazaran, dine daha fazla önem vermektedirler."
Sayfa 240Kitabı okudu
Ah o eski günler...
"Liberal çevrelerde azınlıklar ilgi odağı olmaktadır. Bu durum bütün dünyada 1990 sonrasında azınlık konusunun tekrar gündeme gelmesiyle bağlantılıdır. Ancak Türkiye konjonktüründe özel bir sebebi de bulunabilir. Aynı dönemde "Beyaz Türkler" olarak nitelendirilen çevreler, özellikle İstanbul'daki entellektüel orta sınıf, yeni bir ötekilikle karşı karşıya kalmışlardır. Bu, bir taraftan türbanla simgeleşen "İslamcılık", diğer taraftan şiddetle özdeşleşen Kürt varlığıdır. Böyle bir durumda "eski ötekiler" özlemle anılmaya başlanmış, İstanbul'un gayrimüslimler kovulmadan ya da kaçırılmadan önce daha kozmopolit, daha "medeni", daha "yaşanılır" olduğu fikri yerleşmiştir. Bu satırların yazarı ve elinizdeki bu kitap da aynı eğilim içinde değerlendirilebilir."
Sayfa 149Kitabı okudu
Reklam
6-7 Eylül olayları
Hükümet bu saldırıların suçunu komünistlere atmaya çalışmış ancak başarılı olamamıştır. Adnan Menderes bu tezi desteklemek amacıyla Amerikalı bir “uzman” bile getirtmiş, uzman ise komünistlerin o kadar güçlü olmaları halinde, dükkanları tahrip etmek yerine devrim yapmayı tercih edeceklerini belirtmiştir.
Sayfa 210Kitabı okudu
"Bütün azınlıklar, mensuplarının bireyselleşmelerine engel olacak sosyalleşme kuralları üretirler."
Sayfa 259Kitabı okudu
İlahiyat bilgisinin taşıyıcısı ve ortodoks inancın son kalesi olan Diyanet, işlevi itibariyle tartışılmaz bir gücün hamilidir.
Sayfa 159Kitabı okudu
Reklam
Kaplancılar
"Kaplancılar hareketi 1983 yılında Köln'de, 1980 askeri darbesinden sonra Almanya'ya gelen Diyanet'e bağlı eski bir müftü olan Cemalettin Kaplan tarafından kurulmuştur."
Sayfa 233Kitabı okudu
"19. yüzyılda ulusçuluk akımının etkisi ile Osmanlı millet sistemi kaldırılmış, İslam'a aidiyet Türklüğe aidiyet ile eş görülmüş, Müslüman milletine ait birey ve gruplar Türklüğe asimile edilebilir olarak algılanırken, Millet-i mahkumelere ait gruplar Türk ulusu tanımının dışında bırakılmışlardır. Bu hiyerarşik anlayış, günümüze kadar ulaşan bir dizi toplumsal ve kimliksel sonuç yaratmıştır: 1. Anadolu'ya göçen müslüman gruplar (Boşnaklar, Arnavutlar, Dağıstanlılar, Çerkesler, hatta zorunlu mübadele ile göreceli olarak geç gelen Giritliler) hem tekil ulusçu söylem ve özellikle eğitim aracılığıyla, hem de kendilerini Millet-i Hakimiye'ye ait gördüklerinden başarıyla asimile edilmiş, alt kimliklerini folklorize ederek Türk üst kimliğini kabullenmişlerdir. 2. Anadolu'ya göçle gelmeyip bölgenin yerel, otokton toplulukları olan Kürtler ve Aleviler, özerk konumlarını korumaya çalışıp Türk başatlığına karşı gelmiş, ancak yine de kendilerini Millet-i Hakimiye'nin bir parçası olarak gördüklerinden "azınlık" statüsünü Lozan'dan beri reddedegelmişlerdir. 3. Türkiye Cumhuriyeti içinde hasbelkader kalabilmiş olan gayrimüslim gruplar, sanıldığının aksine asimilasyonist politikalarla karşı karşıya kalmamışlardır. Vatandaş Türkçe Konuş kampanyaları asimile etmek için değil, görünmez kılmak için yürütülen kampanyalardır. Diğer bir deyişle Cumhuriyet döneminin baskıcı azınlık politikaları gayrimüslimleri asimile etmek için değil, bunları görünmez ve sessiz kılmak için uygulanan politikalardır."
Sayfa 120Kitabı okudu
"Türkiye'de laiklik kavramı iktidar olgusuyla yakından bağlantılıdır. Bu ilişkiyi iki alanda gözlemlemek mümkündür. İlk olarak iç etkenden bahsedebiliriz. 1924 yılında Kemalistler hilafeti kaldırarak, genç cumhuriyet için bir tehlike oluşturabilecek her türlü monarşi yönetimine geri dönüş arzusunu söndürmüş oldular. Ne de olsa Halife, eski ayrıcalıklarından mahrum bırakılmış Osmanlı hanedanlığının son padişahından başkası değildi. İkinci etken ise dış olandı. Amaç yeni Türk ulusunun etnik karakterini dini niteliğinden çok daha fazla öne çıkartarak radikal bir şekilde genç Arap uluslarıyla olan farklılığını sergilemekti. Bu farklılığı belirgin kılmakta dil faktörü de önemli bir rol oynuyordu."
Reklam
"19. yy sonu ve 20. yy başı Fransa'sında Katolikliğin bir azınlık dini olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu, inananların, ya da ibadet edenlerin sayısının az olmasından değil, usçu ve laiklik yanlısı olanlar tarafından azınlığa indirgenmiş olmalarından kaynaklanır. Aynı şekilde, 1930'lu yıllarda ve ardından 1980'li yıllarda Türkiye'de Kemalist ve laik elit kesim, sayıca açık ara çoğunlukta olan Müslümanları azınlığa indirgemiştir."
Dindarlığın artması dinin sürekliliğinin bir ifadesi değil, dindarların geleneksel devlet-kilise birlikteliği çerçevesinde artık işlevsel olmayan bir modele göre yeniden şekillendirmesidir. Bu yüzden miadı dolmuş bir aracı yenilemeye çalışmaktan ziyade, kökten dinciliğin çağdaş formlarını yönetebilmek gerekmektedir.
Türkiye'deki Laikliğin en büyük zayıflığı, din adamlarının siyasete karışmasının istenmediğinin iddia edildiği bir ortamda, aslında uygulamaya bakıldığında, rejimin siyasi rant sağlama uğruna dini araç haline getirivermiş olmasıdır.
"Cumhuriyet'in ilanından hemen sonra ülke nüfusunun çoğunluğu, Osmanlı toplumunda uzun süre boyunca küçümsenmiş olan Türk asıllı Sünni Müslümanlardan ve yine Osmanlı İmparatorluğu'nda sapkın olmakla suçlanan Türk asıllı Alevilerden ve de Müslüman milleti bünyesinde özgünlüklerini ve özellikle de aşiret sistemini korumayı başarmış, ya Sünni ya da Alevi Kürtlerden oluşmaktaydı. Türk Cumhuriyeti temellerini, birbirine karışmış bu üç grubun üzerine kurmuştur."
Sayfa 127Kitabı okudu
İlginç bir şekilde, 1980 askeri darbesinin generallerinin kamusal alanda türban takılmasıyla ilgili önlemleri sıkılaştırmasına rağmen, Türk-İslam sentezi kavramını hem komünist hem de köktendinci sapmalara karşı en iyi engel olarak sonuna kadar destekleyen rejim de yine onlar olacaktır.
64 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.