Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Samim Akgönül

9.0/10
3 Kişi
6
Okunma
0
Beğeni
885
Görüntülenme

En Eski Samim Akgönül Sözleri ve Alıntıları

En Eski Samim Akgönül sözleri ve alıntılarını, en eski Samim Akgönül kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"19. yy sonu ve 20. yy başı Fransa'sında Katolikliğin bir azınlık dini olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu, inananların, ya da ibadet edenlerin sayısının az olmasından değil, usçu ve laiklik yanlısı olanlar tarafından azınlığa indirgenmiş olmalarından kaynaklanır. Aynı şekilde, 1930'lu yıllarda ve ardından 1980'li yıllarda Türkiye'de Kemalist ve laik elit kesim, sayıca açık ara çoğunlukta olan Müslümanları azınlığa indirgemiştir."
"Türkiye'de laiklik kavramı iktidar olgusuyla yakından bağlantılıdır. Bu ilişkiyi iki alanda gözlemlemek mümkündür. İlk olarak iç etkenden bahsedebiliriz. 1924 yılında Kemalistler hilafeti kaldırarak, genç cumhuriyet için bir tehlike oluşturabilecek her türlü monarşi yönetimine geri dönüş arzusunu söndürmüş oldular. Ne de olsa Halife, eski ayrıcalıklarından mahrum bırakılmış Osmanlı hanedanlığının son padişahından başkası değildi. İkinci etken ise dış olandı. Amaç yeni Türk ulusunun etnik karakterini dini niteliğinden çok daha fazla öne çıkartarak radikal bir şekilde genç Arap uluslarıyla olan farklılığını sergilemekti. Bu farklılığı belirgin kılmakta dil faktörü de önemli bir rol oynuyordu."
Reklam
Geleceğimizi çalan 1980 darbesinin o aptal generalleri !!!
"Bir yandan komünist ve dini akımların benimsenmesini önleyici bir tedbir olarak "Türk-İslam Sentezi" yaklaşımını doruklarına ulaştıran 1980 askeri darbesi generalleri, diğer yandan da kamusal alanda başörtüsü takılmasına karşı alınan önlemleri arttırmıştır. Amaç, İslam'ın etkisinin artması, ancak görünümünün silinmesi olarak yorumlanabilir. Bu düzenlemelerin yürürlüğe girmesinden bu yana "başörtüsü kullanımının masumca bir davranış olmadığı" düşünülmeye başlanmıştır."
"Laikliğin, devletin bütün dinsel kurumlara eşit mesafede durduğu bir sistem olduğu kabul edilirse, Devlet hiçbir dini tanımasa da (Fransa örneği), bütün dinleri tanısa da (Belçika örneği), sadece bazı kurumsallaşmış dinleri tanısa da (Almanya örneği) son tahlilde en azından meşruiyetini kazanmamış, yani ulusa dahil edilmemiş azınlık grupları sistemin dışında kalır."
"Kimlik imleri arasında en önemlilerinin dil ve din olduğu bilinir. Din, kendini her zaman tehdit altında hisseden azınlık kimliğinin en önemli dayanağı haline gelir. Diğer bir deyişle azınlıklar, aynı grupların başat olduğu bağlamlara kıyasla, kuramsal olarak daha az sekülerdir."
"Osmanlı İmparatorluğu'nu başlı başına bir blok olarak algılamak, bu İmparatorluğun şu ya da bu özelliğinden, sanki 7 yüzyıl boyunca hiçbir değişiklik göstermemiş gibi bahsetmek, yanılgıya düşmekten ibarettir. Osmanlı nüfusunu oluşturan çeşitli toplulukların, ne konumları, ne yaşam koşulları, ne de onlara olan yaklaşım 15 ila 19. yüzyıl arasında aynı kalmıştır."
Sayfa 117Kitabı okudu
Reklam
"Osmanlı İmparatorluğu bir etnik topluluklar federasyonu değildi. Daha çok, başat bir grubun, sosyal barışı elde edebilmek ve İmparatorluk topraklarında egemenliğini sürdürebilmek amacıyla, çeşitli özgünlükleri kabul etmesinden ibaretti."
Sayfa 118Kitabı okudu
"19. yüzyılda ulusçuluk akımının etkisi ile Osmanlı millet sistemi kaldırılmış, İslam'a aidiyet Türklüğe aidiyet ile eş görülmüş, Müslüman milletine ait birey ve gruplar Türklüğe asimile edilebilir olarak algılanırken, Millet-i mahkumelere ait gruplar Türk ulusu tanımının dışında bırakılmışlardır. Bu hiyerarşik anlayış, günümüze kadar ulaşan bir dizi toplumsal ve kimliksel sonuç yaratmıştır: 1. Anadolu'ya göçen müslüman gruplar (Boşnaklar, Arnavutlar, Dağıstanlılar, Çerkesler, hatta zorunlu mübadele ile göreceli olarak geç gelen Giritliler) hem tekil ulusçu söylem ve özellikle eğitim aracılığıyla, hem de kendilerini Millet-i Hakimiye'ye ait gördüklerinden başarıyla asimile edilmiş, alt kimliklerini folklorize ederek Türk üst kimliğini kabullenmişlerdir. 2. Anadolu'ya göçle gelmeyip bölgenin yerel, otokton toplulukları olan Kürtler ve Aleviler, özerk konumlarını korumaya çalışıp Türk başatlığına karşı gelmiş, ancak yine de kendilerini Millet-i Hakimiye'nin bir parçası olarak gördüklerinden "azınlık" statüsünü Lozan'dan beri reddedegelmişlerdir. 3. Türkiye Cumhuriyeti içinde hasbelkader kalabilmiş olan gayrimüslim gruplar, sanıldığının aksine asimilasyonist politikalarla karşı karşıya kalmamışlardır. Vatandaş Türkçe Konuş kampanyaları asimile etmek için değil, görünmez kılmak için yürütülen kampanyalardır. Diğer bir deyişle Cumhuriyet döneminin baskıcı azınlık politikaları gayrimüslimleri asimile etmek için değil, bunları görünmez ve sessiz kılmak için uygulanan politikalardır."
Sayfa 120Kitabı okudu
"Millet-i Hakime ideolojisi, 1839'da millet sisteminin kaldırılıp bir nevi "eşitlik" söylemiyle Osmanlı ulusu yaratma çabalarını günümüze kadar hiç affetmemiştir. Doğu Anadolu Ermenilerinin 1847'den sonraki taleplerine Saray'ın aldırmamasının esas sebebi, 1839'un yarattığı büyük tepkiden korkmasıdır."
Sayfa 121Kitabı okudu
"Cumhuriyet'in ilanından hemen sonra ülke nüfusunun çoğunluğu, Osmanlı toplumunda uzun süre boyunca küçümsenmiş olan Türk asıllı Sünni Müslümanlardan ve yine Osmanlı İmparatorluğu'nda sapkın olmakla suçlanan Türk asıllı Alevilerden ve de Müslüman milleti bünyesinde özgünlüklerini ve özellikle de aşiret sistemini korumayı başarmış, ya Sünni ya da Alevi Kürtlerden oluşmaktaydı. Türk Cumhuriyeti temellerini, birbirine karışmış bu üç grubun üzerine kurmuştur."
Sayfa 127Kitabı okudu
64 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.