Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Sarah Kay

Sarah KaySarah Kay ile Bir Yıl yazarı
Yazar
8.0/10
3 Kişi
10
Okunma
3
Beğeni
709
Görüntülenme

Sarah Kay Sözleri ve Alıntıları

Sarah Kay sözleri ve alıntılarını, Sarah Kay kitap alıntılarını, Sarah Kay en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Diyalektik ve Gerçek: Lacan, Hegel ve Apres-Coup’nun Simyası
Kısacası Lacan’a göre Hegel’in düşüncesi, imgesel bütünlüğe duyduğu özlem yüzünden bozulmuştur; o, farklılık, yarılma ve arzu yaratan simgesel düzeni yetersiz biçimde, dürtü, jouissance ve eksiği harekete geçiren gerçeği ise hiç dikkate almamıştır; bu yüzden o, Lacan’ın açık materyalizmine karşı bir idealist olarak hüküm giymiştir.
Žižekçi Terimler Sözlüğü
SÜPEREGO [Superego]: Zizek süperegoyu sık sık, yasaya ne kadar itaat edersek o kadar fedakârlık yaptığımız (“kastrasyon”), dolayısıyla duyduğumuz daha fazla keyiften vazgeçtiğimiz ve bunu telafi etmek için süperegodan daha fazla artı keyif aldığımız ve bunun da bizi yasaya daha da itaatkar hale getirdiği, vb. “bir kastrasyonla” ya da “vahşi döngü” olarak tanımlar.
Sayfa 231-2Kitabı okudu
Reklam
Diyalektik ve Gerçek: Lacan, Hegel ve Apres-Coup’nun Simyası
Lacan ve Hegel’in düşünceleri arasındaki benzeşim, sadece negatiflik tarafından delinmiş bir simgesel düzen konusunda değildir. Her ikisinde de gerçeğin simgesel ile kurduğu ilişki bir çifte kesmenin sonucudur, bu yüzden gerçek hem ulaşılmazdır, hem de yaşamın her parçasını sindirdiği için her yerdedir ve kaçınılmazdır.
Önsöz
Bana göre, psikanalizin aşırılığı onun en belirgin güçlerinden biridir ve sağduyunun yüküne karşı hayati bir direnç sağlar.
Diyalektik ve Gerçek: Lacan, Hegel ve Apres-Coup’nun Simyası
Lacan, fikirlerini Freud’a yanıt olarak geliştirdi ve Hegel’in mirasının değerini görmezlikten geldi; Zizek ise Freud’u çoğunlukla ihmal etti ve Hegel’i, Lacan’ın düşüncesinin en önemli müjdecisi ve referans noktası olarak konumlandırdı. Bu, Zizek’in, Hegel’i, standart pratiğin dışında, Lacancı anlamda simgeselin ve gerçeğin filozofu olarak okumasıyla sonuçlandı; aynı zamanda Lacan’ın simgesel ve gerçek üzerine düşüncelerinin anlaşılması yolunda önemli bir adım oluşturdu. O özellikle, Hegel’i bir psikanalitik filozofa dönüştürürken, aynı zamanda psikanalizi de rasyonalist bir metafizik olarak okumaktadır.
Žižekçi Terimler Sözlüğü
GERÇEK: Zizek’in bütün yazılarının etrafında döndüğü temel sorunsal konu. Lacan’da gerçek, öteki ikisinin simgesel ve imgesel olduğu üç DÜZENden biridir. Zizek, erken dönem yazılarında gerçeği bazen korkunç bir varlık olarak sunmuş olsa da bu, gerçeğin dehşet ya da travmayla bütünleşmiş yanını ifade etme amaçlı bir anlatım aracıdır. Gerçek yalnızca gerçekliğin zıtlığa-dayalı'farkı [contradistinction] olarak var olur, ve dilin limitlerine, sınırlamalarına tekabül eder. Bu yüzden o, “KASTRASYON”un sonucu olan ve ANLAMLANDIRMA ZİNCİRİ içindeki dengesizlikten meydana çıkan dildeki eksiklik noktasından ele alınabilir. Ama o aynı zamanda, örneğin DÜRTÜnün doymak bilmez çarkı ya da KEYİF müstehcenliği gibi, dile direnenin bakış açısından da kuramlaştırılabilir. Gerçek üzerine düşünme yolları onunla doğrudan değil, yalnızca “kendi başına var olmayan - ancak bir dizi etkiyle, ama her zaman çarpıtılmış, yer değiştirilmeye uğratılmış bir biçimde mevcut olan bir neden” (İdeolojinin Yüce Nesnesi, 178) olarak ilişkilenir.
Sayfa 222Kitabı okudu
Reklam
"Gerçeklik" ve Gerçek: Anamorfoz Olarak Kültür
Psikanalitik bakışın [gaze], gördüğümüzü sandığımız şeyle hiçbir ilgisi yoktur; o daha çok, bize bakıldığı hissini uyandıran ve “gerçekten" orada olan şeyi hakikaten görüyor olup olmamız konusunda bizi şüpheye düşüren, görsel alandaki bir rahatsızlıktır.
Cinsel Farklılığın Gerçeği: İmgeleme, Düşünme, Var Olma
Saf Usun Eleştirisi’nde Kant, usun sınırlarını somutlaştırmaya çalıştığı zaman, Copjec’e göre Lacan’ın cinsellenme formülüne karşılık gelen iki tür çözülemez çelişki öne sürdü. Kant’ın “matematiksel çatışkı” olarak adlandırdığı şey, dünyanın bir bütünlük olarak bilinmesinin imkânsızlığının sonucudur; aynı akıl yürütmeyle onun sonlu ya da sonsuz olduğunu iddia edebiliriz. Kant’a göre, “Olası bir deneyimin nesnesi olmayan bir fenomen yoktur”, ama fenomen deneyimimiz belirsizliğini koruduğu için, “hepsi-değil fenomenleri olası bir deneyim nesnesidir”. Copjec bu çelişkinin, Lacan’ın dişil formülüne nasıl karşılık geldiğini gösterir; o, biçimsel olarak “O/' ye bağlı olmayan x yoktur” ile özdeştir, ama aynı zamanda “x’in hepsi- olmayan’ı O/ ye tabidir” (“Sex and the Euthanasia”, 220-1). Peki Kant bu çelişkiyi nasıl çözer? Dünyanın olduğunu inkâr ederek. Ama “olmanın” burada ifade ettiği şeyin var olmayla değil akıl yürütmeyle ilgisi vardır. Kant, evrenin bir bütünlük olarak değil, sadece bütünleştirilemeyen bir fenomenler silsilesi olarak kavranabileceğini söylemektedir; bu yüzden o, düşüncemizin bir nesnesi “ol”amaz. Copjec’e göre bu, Lacan’ın “Kadının var olmadığı” anlayışı ile aynıdır. Kadının var olmayışı onun yokluğunun değil, o varlıkla deneyimimizi bütün hale getirmeyi ve kontrol etmeyi beceremememizin sonucudur. Tıpkı Kant’ın evreni gibi o da bilgi nesnesi olarak kurulamaz.
Sayfa 127Kitabı okudu
"Gerçeklik" ve Gerçek: Anamorfoz Olarak Kültür
Modern sanatın kışkırttığı herkesçe bilinen soru -“Peki bu sanat mı?”-, sanat nesnesinin kendisine değil bulunduğu yere uygunluğuna yöneltilmiştir. Modern-öncesi sanatın amacı “Şey’in (saf Yerin) Boşunu yeterli derecede güzel bir nesneyle doldurmak” iken bugün sanatçıların yüklendiği görev “ilkönce o Boş’u yaratmak"tır. (Kırılgan Mutlak, 37-8). Orada onun için de bir yer bulunduğu hissini vermek için o, uyumsuzluğundan dolayı yersiz gibi gözüken bir şeyi (çöpü) seçer.
Diyalektik ve Gerçek: Lacan, Hegel ve Apres-Coup’nun Simyası
Bir varlık ilkönce kendi dış görünüşünde ortaya çıkar (“koyutlayan yansıma” [Positing reflection]). Daha sonra bu görünüşünün yansımasında, mesela özne gibi ona dışsal olan bir şey tarafından, örneğin bir nesne olarak kaydedilir (“dışsal yansıma”). Üçüncü aşama, önceki ikisinin birleşmesiyle ve özne ve nesnenin birbirlerini yansıttıklarının, her birinin kendi içinde koyutlandığı ve dışsallaştıklarını tanımalarıyla gerçekleşir (“belirleyen yansıma”). Bu sürecin psikanalitik bir örneği karşılıklı tanınmanın bir işlevi olarak Lacan’ın öznellik tanımı tarafından verilir. Ben kendimi, öteki tarafından tanınmış olmanın bir sonucu olarak konumlandırırım, bu arada beni tanıyan öteki de aynı şeyi yapmak durumundadır, çünkü o da zaten benim tarafımdan tanınmıştır. Lacan’ın sık sık tekrarlanan sözlerinden biri olan “her arzu, Ötekinin arzusudur” aynı zamanda, söz konusu arzunun, hem benim Öteki için duyduğum, hem de Öteki içinde benim ya da başka bir şey için doğan arzu olmasındaki yansımanın bir örneğidir.
Reklam
"Gerçeklik" ve Gerçek: Anamorfoz Olarak Kültür
Coca-Cola ideal bir tüketim ürünüdür çünkü sizin için hiçbir şey yapmaz: Ne besleyicidir, ne de susuzluğu giderir. Kafeinsiz diyet Cola kendisini, onu tanımlayan dişe dokunur tüm içeriğinden kurtarmayı başardığı için mükemmel bir noktadadır. Ne kadar Kola içerseniz, o kadar daha fazlasını istemenizin sebebi budur: Bu hiçlik tarafından var sayılan çekici biçimdir ve dolayısıyla objet a’nın somut örneğidir. Reklam sloganı“Coca-Cola budur [Coca-Cola is it]”da bunu itiraf eder. “Bu”, (ürkütücü “O bu muydu?” sorusundaki gibi) temsilin ötesinde, en derin arzularımızın yakıştırıldığı bir “bu”yu işaret eder." Coca-Cola olan “bu”, böylece imkânsız bir gerçek keyfin “gerçekliği”ndeki bir hiç-artıktır. Bu şekilde Cola, artı-keyif rolündeki objet a’nın bir modelidir: Öznelliğin karşılığını “kastrasyonla” “ödediğimiz” zaman verdiğimizin üstü, dildeki jouissance’dır.
Sayfa 88-9Kitabı okudu
Žižekçi Terimler Sözlüğü
DÜRTÜ [drive]:..Dürtü “en radikal haliyle” (Gıdıklanan Özne, 351) Zizek’in şu şekilde tanımladığı ölüm dürtüsüdür: “O, açıktır ki ölme isteklerinde, ölümde huzur bulma arzularında değildir. Ölüm-dürtüsü tam da ölümün zıttıdır - ölüm dürtüsü o “ölü-diri” sonsuz hayatın ta kendisine, insanı suçluluk ve acı içinde sonu gelmeksizcesine dönüp dolaşmaya mahkûm eden o ezeli ve korkunç kedere verilecek bir addır” (Gıdıklanan Özne, 352). Dürtü, nesnesinin etrafında sonu gelmez bir şekilde döner; onun KEYFÎ, yalnızca gidişi devam ettirmeye dayanır. Bu nedenle o, birbiriyle ilişkili ve onun nesnesine ulaşmasını önlemek için tasarlanmış olan SAPKINLIK ve YÜCELTİM yapılarına yardımcı olur. Dürtü, simgesel düzende konumlanan ARZU ile tezat oluşturur. Dürtü GERÇEK ile aynı değildir ama psişenin gelebildiği en yakın noktadır dolayısıyla sık sık onunla bağdaştırılır.
Sayfa 220Kitabı okudu
Cinsel Farklılığın Gerçeği: İmgeleme, Düşünme, Var Olma
Butler, genderleşmiş özne konumlarımızı psikoz pahasına üstlendiğimizi iddia eder. Kurduğumuz ilk bağlılık kendimizle aynı cinsiyetteki ebeveynimizledir. Bununla birlikte, böylesi tutkulu bağlılıklar şiddetsel olarak “men edilir”, çünkü simgeselimizde aynı-cins aşkın yeri yoktur: Butler’a göre, primordiyal engelleme (Lacan’ın iddia ettiği gibi) ensest ilişkiye değil, homoseksüelliğe karşıdır (Bodies that Matter, 135). Simgeselde üstlenmeye devam ettiğimiz gender, böylece bu ilk, yasaklı nesnenin inkârı ile kazanılır. Normatif heteroseksüel yapıya göre bu orijinal bağlılık sürerse karşıt genderden olmamız gerekir; bunun sonucunda üslendiğimiz genderde kendimizi güvensiz hissederiz. Bağlılık nesnelerimizden yoksun olarak bir melankoli hali içinde büyürüz çünkü adlandıramadığımız şey için yas tutamayız (138).Bununla birlikte tüm aşklarımız bu primordiyal kayba duyulan özlemle çınlar.
Sayfa 137-8Kitabı okudu
Cinsel Farklılığın Gerçeği: İmgeleme, Düşünme, Var Olma
Psikanalitik bir semptom sadece, temelde yatan bir tür rahatsızlığın varlığını ele veren bir işaret, tıbbi bir semptom değil rahatsızlığın da ta kendisidir. O, aynı zamanda öznenin keyfi örneğin bir uzuv ya da tekrar eden bir davranış kalıbı ile temsil ederek inkâr etme ve uzaklaştırma yoludur. Bu şekilde semptom öznedeki yarılmayı örten ve onun keyifle ilişkisini saklayan bir fantazinin aksine, yarılmanın varlığına dikkat çeker ve onun keyfini Öteki’nin görebilmesi için ortaya çıkarır. Lacan’ın sonraki düşüncelerinde semptom, öznenin keyfinin meydana çıkması olan ve onun vazgeçemeyeceği ama “onda ondan daha fazla bulunan şey” olarak benimsemesi gereken sinthome haline gelir. Bu noktada onun simgesel boyutu çöker, ve buna karşılık öznenin keyifle imgesel ilişkisinin önemi artar.
Sayfa 117-8Kitabı okudu
Etik ve Gerçek: Psikanalizin Tanrısız Erdemleri
Süperego buyruğuna ne kadar köle gibi itaat edersek, aldatıcı fedakârlığımız yüzünden duyduğumuz suçluluk hissi o kadar artar, ve daha ne kadar cezalandırılmamız gerekiyorsa, o kadar çok artı keyif alırız.
Sayfa 154Kitabı okudu
157 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.