Ah akılsız, gerçekten şu vakte kadar anlamadın mı aramızda hiçbir fark olmadığını, sen ve ben, bir ve aynı kişiyiz, sahiden anlamadın mı kendi yüksek marangozluk ustalığın adına yarattığın haçta kendi kendini çarmıha gerdiğini?
Düzeltmeyin, kasten bu 'geçmiş' sözcüğünü 'merhum' sözcüğü yerine kullanıyorum, kabul edin, ilki daha iyi, daha yumuşak geliyor kulağa ve çok da umutusuz değil.
Yardım edin bana, yardım edin neler olup bittiğini hatırlamama. Bunu çok kişiden istedim, ama kimse yapmadı - yoksa istemediler mi? - bana bir şeyleri açıklayamadı. Kimi dürüstçe bilmiyordu gerçeği, kimi biliyor ama saklıyordu: Lafı çevirip yalan söylediler, kimi de yüzüme gülmekle yetindi.
Kitap en iyi hediye, en çok bana kitap lazım, kitap - peş peşe kitaplar, kitabı sevin, o soyutlaştırır ve beğeniyi yükseltir, bir kitaba bakarsın, çamuru görürsün, kştap dostudur insanın, iç kısmı süsler, dış kısmı, art kısmı bir bilmece:
Görüyor musunuz, insan bir anda ve tümüyle gözden kaybolamaz, önce kendisinden biçim ve öz olarak ayrı bir şeye dönüşür - mesela valste, mesafede, zar zoe duyulan akşamki valste, yani önce parça parça, sonra tümüyle kaybolan valste.
Evet Roza, evet, diyor öğretmen Pavel, o gece aramızda olanlar bir çölü yakıp kavuran bir aleve, sahibinin yakında öleceğini haber vermek üzere karanlığın içinde birdenbire yerinden düşen bir ayna parçasında yansıyan yıldız kaymasına benzeyecek.