Ulus Baker, Deleuze'ün Sinema II Zaman-İmge kitabında geliştirdiği modern siyasal sinemalar kavramsallaştırması üzerinden Yılmaz Güney filmlerine bakıyor. Baker, Yılmaz Güney'in Umut, Sürü ve Yol gibi filmlerinin seyircide ortaya çıkardığı etkileri "şok ve beyin" olarak adlandırıyor. Baker'in kullandığı biçimiyle "Şok ve Beyin", izleyicide bir tür "karabasan" etkisi ortaya çıkarıyor. Umut, Sürü ve Yol'da tek bir politik mesaj olmamasına rağmen, söz konusu filmleri "politik" yapanın ne olduğu sorusunu soran Baker, Yılmaz Güney sinemasının geleneksel politik sinemadan ayrıldığını söylüyor. Güney'in sineması kamusal, politik olan ile özel ve kişisel olan arasında kurulan ayrımların yapay olduğunu ve kişisel olanın politik, kamusal ve politik olanın ise kişisel olduğunu çarpıcı bir şekilde or taya koymasıyla farklılaşıyor. Baker'e göre, "Yılmaz Güney sinema sının önemli özelliği eskiyle yeninin, feodal ile burjuvanın, ideolojiyle düşüncenin, bilinçle bilinçdışının, bilinçlenmeyle öncesinin ardışıklığını değil, saçmalık düzeyine varan biraradalıklarını sunmasıdır. Orada artık klasik politik sinemada olduğu haliyle Eski'den Yeni'ye, özel hayattan toplumsal, politik ve kamusal hayata, bilinçsizlikten sinematografik ' yumruk' sayesinde bilince geçiş, yükseliş ve bununla beraber kişisel, özel olanla kamusal, politik olan arasındaki oynak sınırlar yoktur -kişisel olan her şey politiktir, politik olan her şey de kişisel".