Abdulhak Hamid, Tarık adlı eserinde “Bir milletin kadınları, ilerleme derecesinin ölçüsüdür” demektedir ki bu söz, Meşrutiyet devri kadın dergilerinde bir vecize şeklinde tekrarlanacaktır.
Erkeklerin kadını bir insan değil, dişi saydıkları ilkel devirlerde örtünme tatbik edilebilirdi. Çünkü, ancak kadını dişi olarak görüp şehvetten başka hizmeti olamayacağı kabul edilen cemiyetlerde içtimai vicdan manevi örtünmeyi sağlayamadığı için maddi örtünmeye başvurmuştur.
Zavallı Rumeli gözümüzün önünde. Onlar geldiler; henüz sığınacakları bir hilafet makamı, iltica edecekleri bir hükümet vardı, geldiler. Ya biz, hanımefendiler, biz halifemiz, hükümetimizle kime sığınacak, kime iltica edeceğiz?
Yalnız sen ey mübarek, ey asil asker, yalnız sen arslan başını kaldırdın. Günler karardıkça sen parladın. Yalnız sen bey alnını onlara gösterdin. Ve bir ilâhi istiklâl heykeli gibi, elinden mekanizması çalınmış tüfeğin, vatan kapısına koştun, BURAYA GIRİLMEZ dedin!!
Fehime Nüzhet Hanımefendi'nin konuşması bitince yardım teberrûların toplanmasına başlanmış ve az zamanda hitabet kürsüsünün üstü mücevherat ve altınlarla, ellerde gezdirilen kutular paralarla dolmuştur. Uzak bir yerde ikamet etmekte olan bir hanım yolda üşüyeceğini bile düşünmeyerek arkasından kürkünü çıkarıp hediye etmiştir.
Muhterem sultanlarım, hanımefendiler, tarih daima yaprakları dönen bir kitaptır. Onun bizim üstümüze kapanacak sahifelerini bizden sonrakiler çevirip okudukları zaman eğer biz bugün vazifemizi yerine getirirsek isimlerimizi hürmetle anacaklar; ''Sevgili, fedakar analarımız'' diye bizi kutsayacaklar. Eğer yapmazsak... O zaman lanet, Allah'ın ve tarihin laneti bizim üzerimize yağacak.