Selim Ali Selam

Selim Ali SelamBeyrut Şehremininin Anıları yazarı
Yazar
0.0/10
0 Kişi
7
Okunma
1
Beğeni
401
Görüntülenme

Hakkında

1868-1938 yılları arasında yaşamış olan Selim Ali Selam, Beyrut şehreminiliği ve Osmanlı Meclis-i Mebusan azalığı yapmış bir siyasetçi, iş adamı ve entelektüeldir. Bir Arap aydını olarak Selim Ali Selam'ın mücadelesi ve düşünceleri, yaşadığı dönemde, özelde Lübnan, genelde Arap coğrafyasındaki yönelişler hakkında muhatabının ufkunu açmaktadır.
Unvan:
Siyasetçi, İş Adamı
Doğum:
1868
Ölüm:
1938

Okurlar

1 okur beğendi.
7 okur okudu.
5 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Hakikati söylemem gerekirse, Avrupa devletleri devletimizin varlığını koruyacaklarına defalarca söz verdiler ama her fırsat bulduklarında topraklarından bir kısmını koparıp aldılar. İşte onlar İran'ın bağımsızlığını koruyacaklarına da söz vermişlerdi. Ama gerçekte onu ikiye böldüler: Rus İranı, İngiliz İranı. Rusya’nın uzun süredir hedefi payitahtı işgal etmektir. İngiltere'nin hedefi Irak, Fransa'nın hedefi de Suriye'dir. Onları bu düşüncelerinden vazgeçirecek hiçbir vasıta bulunmamaktadır. Bu durumda onların sözlerine nasıl güvenebiliriz ki? Harbin dışında kalsak, harbin sonunda bu söylediğim bölgeleri kendi aralarında paylaşacaklar. Bu yüzden kaderimizi Almanya'nın kaderiyle ortak etmeye mecbur kaldık. Evet, Almanya ile aramızda bir ittifak var ancak bu gizli bir ittifak. Bu ittifakı yapan da sizin başkanınızdır.
Sayfa 148Kitabı okudu
1913 Ocak başlarında el-Mukattam gazetesi “Beyrut Islahat Hareketi” başlığı altında yayınladığı bir yazıda, Beyrut halkının ısrarla ıslahat istediğini ve Vali Edhem Bey'in, uygun gördükleri ıslahatları ihtiva eden bir dilekçeyi kendisine sunmalarını Beyrutlulardan istediğini söylemektedir. Gazetenin Beyrut muhabirinin bildirdiğine göre ıslahatçılar İstanbul'daki merkezî hükümet ile çeşitli vilayetlerdeki hükümetlerin bozulmasının her türlü kötülük ve belanın sebebi olduğuna inanmaktadırlar. "Cem'iyyetü'l-ıslâhi'l-‘âmm fî Vilâyeti Beyrût" (Beyrut Vilayeti Umumî Cemiyet-i Islahiyesi) 1 Şubat 1913'te islahat kurulu olarak veya “el-Cem'iyyetü'l-ıslâhiyye” [bundan böyle "Cemiyet-i Islahiye" şeklinde gösterilecektir] adıyla bilinen bir heyet kurmaya ve 14 maddeden oluşan bir program ilan etmeye muvaffak olmuştur. Programın önemli başlıklarından bazıları şunlardır Özerk kalmaları karşılığında Osmanlı Devleti'nin parçası olmayı sürdürmeleri koşuluyla, adem-i merkeziyetçiliğe uygun olarak Arap vilayetlerine özerklik sağlanması, vilayetlerin yönetim ve idaresinin yerel Arap vatandaşlarına bırakılması. “Islahat Kurulu”nun diğer bir isteği Türkçe gibi Arapça'nın da resmî dil kabul edilmesi ve Meclis-i Mebusân'da geçerli dil olarak kullanılmasıdır. Yeri gelmişken söyleyelim ki ıslahat layihası Selim Selâm'ın başkanlığında 13 Ocak 1913'te gerçekleştirilen bir oturumda, üzerinde bazı değişiklik ve düzeltmeler yapıldıktan sonra kabul edilmiştir. Cemiyet daha sonra projenin hayata geçirilmesini takip etmek üzere de bir kurul oluşturmuştur.
Reklam
Aslında Fransa ve İngiltere Arap bağımsızlık hareketlerine karşı çıkmışlardır. Osmanlı Devleti'ne karşı bu hareketlere yardım etmeleri aslında, 1916 Mayıs'ında imzalanan Sykes-Picot anlaşması uyarınca bölgedeki kendi ortak planlarını gerçekleştirmekten başka bir amaca mebni değildir. Lübnanlıların Osmanlı hükümeti tarafından maruz kaldıkları olumsuzluklara rağmen, Fransız askerlerinin Lübnan'ı ve bizzat Beyrut'u ayakları altına almaları bağımsızlık taraftarı her vatanseverin kalbinde acı bir yara olarak kalmıştır. Çünkü onlar bu Fransız işgalinin Lübnanlıların kendi içlerindeki siyasi ve mezhebî çatışmalara yeni bir merhale katmaktan başka bir şey olmadığını bilmekteydiler. Lübnanlı gruplar Fransızların Osmanlı Devleti'ne karşı kendilerine yardım etmesinin aslında Lübnan'daki diğer gruplar aleyhine yapılan bir yardım olduğunu bilmekteydiler. Lübnan'ın bazı bölgelerinde Fransızların karşılanması sırasında ortaya çıkan görüntüler bunun göstergesiydi.
Beyrut'ta Ömer ed-Dâ'ûk başkanlığındaki Arap hükümetinin ilanından sonra, Fransa ve İngiltere'nin bu hükümeti yıkmak için çalışmaya başladıkları anlaşıldı. 4 Ekim 1918'de Fransız uçakları büyük saraydaki hükümet konağı üzerinde daireler çizip tahıl ambarlarını ve silah depolarını bombaladılar. Halk korkuya kapıldı ve saraydaki herkes etrafa dağıldı. Aynı gün, B'abda'da bulunan Türk birliği de bütün techizatıyla birlikte teslim olmuştu. 6 Ekim 1918'de Beyrut limanına dört İtilaf devleti zırhlısı demir attı (İkisi İngiliz ikisi Fransızdı). Komutanları gemilerden inip Arap hükümetinin temsilcileriyle görüştüler. Ardından belediye başkan vekili Jan Bustrus ile görüşmeler yaptıktan sonra Sayda'ya gittiler. Aynı gün, aradan birkaç saat geçmeden İngiliz ordusunun öncü birlikleri Hintli askerlerle birlikte gelip Beyrut'un ormanlık bölgesinde ve Furnü'ş-Şübbâk mevkiinde karargâh kurdular. 11 Ekim 1918'de İtilaf devletlerinin askerleri şehre girdiler. Komutanları Arap hükümetinin teslim olmasını ve bütün stratejik merkezlerin teslim edilmesini istedi. General Allenby'nin emirleri doğrultusunda -sonradan- Lübnan olarak bilinen bölge Fransızlara teslim edilecek, yalnızca Suriye'deki Arap hükümeti Emir Faysal yönetiminde kalacaktı. Nitekim Beyrut ve Cebel bölgesindeki Arap hükümeti on bir gün görev yaptıktan sonra Fransızlar yönetimi devraldılar. Bu süre boyunca bölgede huzur ve güven hâkimdi. Selim Selâm'ın söylediği gibi, “tek bir kurşun dahi atılmamış, hükümeti teslim aldığımız süre boyunca tek bir yağma hadisesi olmamıştı.”
Son demlerini yaşayan ve zayıf duruma düşen Osmanlı Devleti, Sultan Abdülhamid'in kötü yönetimi yüzünden, değil büyük devletlerin küçük devletlerin bile aşağılamalarına hedef olmaktaydı. Hayatı hakkında çok endişe eden Sultan, adı var kendi yok hale gelen donanmayı ihmal ediyor, orduyu zamanın gereklerine göre tanzim etmek için gereken ilgiyi göstermiyordu.
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok
Resim