Selim Gürselgil

8.0/10
5 Kişi
25
Okunma
23
Beğeni
3.037
Görüntülenme

Hakkında

1973 yılında doğdu. Ak-Zuhur, Taraf, Haftalık Taraf, Genç Adam, Tahkim, Akıncı Yol, Akademya, Bedîiyyat, Beklenen Nizam, Aylık ve İkideniz dergilerinde çeşitli mevzularda yazılar yazdı. 2003-2004’te Cuma dergisi ve Vakit Kültür-Sanat sayfalarında makaleleri yayınlandı. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde okudu.
Unvan:
Yazar
Doğum:
1973

Okurlar

23 okur beğendi.
25 okur okudu.
4 okur okuyor.
51 okur okuyacak.
4 okur yarım bıraktı.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Sonuçta her eğilim Atatürkçü olmak zorundaydı: Milliyetçilik, Atatürk milliyetçiliği; biraz şoven, biraz da kadim medeniyetlerin hepsinin veya çoğunun aslen Türk olduğunu sanacak kadar kaçak...Batıcılık, Atatürk Batıcılığı; liberalizm veya sosyal demokrasi özentiliği...Özal döneminde buna bir de muhafazakarlık eklenmişti; o da Atatürk Müslümanlığı...Her şey Atatürk'e dayanmak, her kanaat, meşruiyetini ondan almak mecburiyetindeydi. 12 Eylül öncesinde bu mecburiyeti tanımak istemeyenler çıkmış, 12 Eylül'de onların akıbeti feci olmuştu. Yine öyle olurlarsa yine öyle olacağı kuşkusuzdu.
Sayfa 56 - ihtilalKitabı okuyor
Reklam
Karşı tarafın ne dediğini anlamıyorlar, ne diyebilirler ki?.. Meselâ adam Marx'tan söz ediyor, bir müslüman Marx'a ne diyebilir ki: "Komünist, Allahsız, Yahudi!" Böyle tek kelimelik şeyler. Düşünün, Marx'ın ömrünü vakfettiği şeyleri, yazdığı binlerce sayfayı, o binlerce sayfadaki onbinlerce ayrıntıyı, yüzbinlere verdiği heyecanı, yepyeni şuuru ve bu heyecan ve şuurla dünyayı birbirine katmasını, bir döneme damgasını vurmasını, tarihe yön vermesini... Peki, bütün bunların müslüman lügatında karşılığı ne? "Yahudi!"
Sayfa 125 - Çarpıcı KitapKitabı okudu
FARK...
- " (...) Diyalektikle mantık arasındaki fark şudur: mantık, hakikati kendisi ölçer, biçer, hakikat üstünde otorite olmak ister. Diyalektik ise "yürüyen hakikattir"; yani hakikat neyse ve neredeyse, aklın ona göre şekil almasıdır. Mantık , aklı tek otorite kabul eder, diyalektikse aklı hakikate göre biçimlendirir..."
Sayfa 210 - Cinius YayınlarıKitabı okudu
Ee, hani bilimin rehberliğinde dini terkedecektik? Hâlâ dinin alanına girmeye kalktığında eli kolu bağlı, gözleri ve kulakları bağlı olan ve sürekli kendi kendini çelmeleyerek yürüyen bir bilim seviyemiz var... Dinin yerine geçmeyi bırak, yanına bile yaklaşamıyor henüz... İnandırabileceği bir şey, getirebileceği bir ahlâk, hiçbir şey yok... Bizim davarlar anlamaz ama... Hıristiyanlık Batı için hâlâ "vazgeçilmez" bir şeydir; bizden İslâmı terketmemizi isterlerken bile...
Sayfa 279 - Çarpıcı KitapKitabı okudu
Batıda tekamül düşüncesinin ve giderek tekamül nazariyesinin ortaya çıkmasında, İslam dünyasındaki "yaratılış hikmeti tafsilatı"nın asıl hareket ettirici sebep olduğu görüşü giderek daha fazla taraftar bulunmaktadır. Zira tekamül düşüncesini antik yunan'a roma'ya ve hinde ve dayandırmak isteyenler bu uğurda aradıkları verilere ulaşamamışlar, sadece zorlama yorumlarla görüşlerini beslemeye bakmışlardır. Halbuki İslam dünyasında canlı varlıkların yaratılış hikmetlerini açıklamaya yönelik tekamül düşüncesi erken dönemlerden itibaren yer almış, "modern anlamında bir evrim fikri mülkiyet ilk defa Nazzâm tarafından ortaya atılmıştır.
2024 te okumayı düşündüğüm kitaplardan bazıları bakalım yıl sonunda kaç tanesini okumuş olacağız 1)
Vişne Bahçesi
Vişne Bahçesi
2)
Vanya Dayı
Vanya Dayı
3)
Üç Kız Kardeş
Üç Kız Kardeş
Reklam
İslam ve Kadın...
- "İslâm’a göre, kadın peygamber olup olmadığı hususu tartışmalıdır. Maturidîler “yoktur” derken, Eşarîler “Resûl yok ama Nebi vardır. Hazret-i Meryem Nebi’dir (ve Asiye)” derler. Kadın veli olduğu ise bilinir. Hazret-i Rabia meşhurdur ve “bin erkek” kıymetindedir. Kadın devlet reisi ve halife olması, Müslüman alimler tarafından caiz
ÖZELİZM Mİ(!), KEMALİZM Mİ?
- "
İsmet Özel
İsmet Özel
’in düşüncesini tek bir cümleye sığdıracak olursak, şöyle bir sonuç ortaya çıkar: “Ne mutlu Türküm diyene!” Diyeceksiniz, düpedüz Kemalizm mi yani? Hayır, düpedüz Kemalizm değil. Kemalizm, bir çok Kemalist ve ön-Kemalist teorisyenin düşüncelerinin bir bileşkesidir. Onun Türklük anlayışında Müslüman olmak şartı yoktur. Dahası

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
·
Puan vermedi
"Çağımızda müslümanlar iki türlü açmaz içinde : 1. Çağın getirdiği meseleler karşısında, kendi kabuklarına çekilip, İslâm’ı tek başlarına veya kapalı cemaatler hâlinde yaşamayı tercih ediyorlar. 2. Çağın getirdiği meselelere boyun eğiyor, İslâm’ı terkediyor, kendilerine sivil toplumcu, liberal, muhafazakâr, demokrat, kapitalist vs etiketler ithal ediyorlar... Demek ki, burada temel mevzu: Çağın getirdiği meseleler... Ve onlara karşı müslümanca duruşun nasıl olması gerektiği... Yâni, İslâma Muhatab Anlayış'ın ne olması gerektiği... Zira İslâm, sadece ferden yaşanabilecek bir din değildir. O, sadece namaz kılmak, oruç tutmak, İslâm’a göre evlenmek ve boşanmak değildir. İslâm, "Çağlarüstü Mutlak Fikir"dir; çağın getirdiği hiçbir mesele, İslâm’ın dışında olamaz. Onların dindeki yerini bulmak ve "dindeki gizlilikleri açık etmek", müslümanın baş görevidir. Bunu da ancak İslâma Muhatab Anlayış'la yapabilir. İslâma Muhatab Anlayış ona, İslâmın sosyoloji, psikoloji, felsefe, teknoloji, edebiyat, resim, müzik vs bütün insanî verim şubelerinde hükmünün ne olabileceğinin de anlayışını verir. Tek kelimeyle İslâma Muhatab Anlayış, İslâm ile, çağın getirdiği meseleler arasında bir "vasıta sistem" rolü oynar. İşte, Salih Mirzabeyoğlu, 500 yıldır kaybedilmiş olan bu anlayışı getiriyor. Üstad Necib Fazıl'ın onu "500 yıldır beklenen mütefekkir" diye karşılaması ve selâmlaması da bu yüzden!"