“Rauf Bey soyca Çerkez’di. Babası Kabarday’dan gelip Türkiye’ye göç etmiş ve Abdülhamid’in gözdelerinden olmuştu. Rauf Bey, Kafkasyalı olduğunun söylenmesinden hoşlanmazdı.”
“Yolda Yunanlıların yaktığı köylerden erkek ve kadınlardan oluşan büyük bir grup gördük. Mahzun mahzun yerde oturuyorlardı. Kılık kıyafet açısından köylüler bizimkilere şaşılacak ölçüde benziyorlardı; kadınların başlarında tıpkı bizdeki gibi bağlanmış beyaz başörtüleri vardı. Yanlarına yaklaştık, başlarına ne geldiğini sorduk. “Alçaklar saldırdı” diye üzüntülü sesler çıktı. “Yaktılar... çok çok öldürdüler... Bazılarını alıp götürdüler, nereye bilmiyoruz. Çocukları da öldürdüler...”
““Ordu,” dedim, “ne olursa olsun, şu ya da bu politikanın ordusudur. Bundan ötürü onu buna hazırlamak, belli bir siyasal ve eğitsel çaba harcamak gerekir.”
“Türk ordusunun gücünün artması, zaferleri, emperyalistler arasındaki anlaşmazlıklar -işte İtilaf Devletlerini böyle bir teklifte bulunmaya zorlayan sebepler bunlardı.”