Serap Ekizler Sönmez

Serap Ekizler SönmezEskiz Defterimden Osmanlı Mimarisi yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
7
Okunma
5
Beğeni
9,3bin
Görüntülenme

Serap Ekizler Sönmez Sözleri ve Alıntıları

Serap Ekizler Sönmez sözleri ve alıntılarını, Serap Ekizler Sönmez kitap alıntılarını, Serap Ekizler Sönmez en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
" XV. yüzyıl sonu XVI. yüzyıl başı Osmanlı çini sanatı açısından yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu dönemde geliştirilen ilk teknik mavi-beyaz tekniktir. XVII. yüzyıl ortalarına kadar süren bu tekniğin en belirgin özelliği sert ve beyaz hamurdan üretilmesidir. Osmanlı saray nakkaşlarının elinden çıkan desenler, İznik atölyelerinde uygulanır ve pişirilir. "
Sayfa 150
Yeşil Camii (1391 - İznik)
" I. Murad döneminde kazasker olan Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa zamanında yapımına başlanmış, vefat edince oğlu Ali Paşa tarafından tamamlanmıştır. Hayreddin Paşa, Şeyh Edebali’nin akrabası olup Acemi Ocağı ve Yeniçeri Ocağı’nın örgütlenmesinde başrolü oynamıştır. Çandarlı sülâlesinden beş sadrazam çıkmıştır . Caminin Mimarı Hacı Musa’dır. Yapıda taş malzeme kullanılmıştır . Tek kubbeli camilerde mekân genişletme çabasının sonucu olarak caminin kuzey yönünde iki sütun ile boyuna dikdörtgen olarak genişletilmiştir. Kubbenin yükü kuzey yönünde bu iki sütuna bindirilmiştir. Kubbe çapı 10 m. olup sekizgen kasnaklıdır. Kare mekândan sekizgene geçiş, Türk üçgenleri ile sağlanır. Cami iç duvarları 2.20 m. ye kadar mermer kaplıdır. Tâc kapı mukarnaslı olup revak ayaklarıyla bütünleşmiştir. Dış sofa duvarları ana mekân kubbe duvarlarından yüksektir. Dış sofanın üç tarafında geometrik şebekeler bulunur. Minare yapı ile bütünleşmektedir ve Büyük Selçuklu mozaik çini geleneğinin Anadolu’ya aktarımının güzel bir örneğidir. Geometrik kompozisyonların olduğu renkli sırlı çini ile kaplıdır. "
Sayfa 20
Reklam
Yıldırım Camii (1395 - Bursa)
" Külliyenin bir parçası olup zâviye geleneğinin parçasıdır. Beden duvarları taştandır. Ana mekân ve ibadet mekânı Bursa kemeri ile ayrılmıştır. Her iki mekân da kubbelidir. Ana mekâna sağlı sollu birer eyvan açılır ve eyvanların duvar seviyesi burada kendinden evvelkilere nazaran yükseltilmiştir. Böylece ana mekânın parçası etkisini doğurur. Artık genişleyen ve devlet olan Osmanlı’nın şanına yaraşır biçimde inşâ edilmiştir. Yine ana bölümden sağlı sollu yer alan birer odaya geçilir. Giriş kısmına bağlanan iki oda mevcuttur. Bu odaların üst katı olmadığından bir hayli yüksektir ve tonozla örtülüdür. Kare yapıdan kubbeye geçişte geçiş unsuru olarak ana mekânda tromp, ibadet mekânında ise Türk üçgeni kullanılmıştır. Giriş ve dış sofa kemerleri de Bursa kemerlidir. Bu kemer Osmanlı’da ilk olarak burada uygulanmaya başlanmıştır. "
Sayfa 46
Murad Paşa Camii (1470 - İstanbul)
" Fatih’in vezirlerinden Murad Paşa yaptırmıştır. Oldukça yüksek duvarlara sahiptir. Almaşık duvar örgüsü vardır. Zâviye uygulamalarının artık terk edileceği sinyalini veren tasarım öğeleri barındırır. Ana kubbe ve ibadet kubbesi çapı eşittir. Camiye eklenen yanlardaki odalar, Bursa’daki örneklerde ana bina ile neredeyse aynı yüksekliğe ulaşırken burada ayrılacakmış hissi verecek şekilde daha alçak seviyededir. İstanbul’da ilk zâviye plânlı cami inşa ettiren Mahmud Paşa’dır. Ardından Murad Paşa ve Rum Mehmed Paşa’nın yaptırdıkları gelmektedir. Cami içinde kubbelerin geçit öğeleri, mihrabın olduğu kubbede aslan göğsü üzeri mukarnaslı, giriş kısmında ise Türk üçgenidir. Caminin giriş sofasında devşirme sütunlar kullanılmıştır. Orta sahnı Tabhâne odalarından ayıran duvar yüzeyinde yüksek ve derin birer niş yer alır. Bu mukarnaslı niş başka hiçbir örnekte yoktur ve yüksek duvarların donuk görüntüsünü azaltmak için yapıldığı düşünülmektedir. "
Sayfa 84
Nuruosmaniye Camii (1755 - İstanbul)
" Sultan I. Mahmud tarafından 1748’de başlanıp, Sultan III. Osman tarafından 1755’te tamamlanmıştır. Klâsik devrin son bulduğu ve yeni üslûp olan Barok üslûbunun kendini gösterdiği bir eserdir. Fakat Barok üslûp bire bir uygulanmamış, Osmanlı mimarî geleneği ile harmanlanmıştır. Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii ile benzer plâna sahiptir. "
Sayfa 218
Süleymaniye Camii (1557 - İstanbul)
" Osmanlı döneminin en büyük külliyesine ait olan cami Kânûnî Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Kuzey ve güney doğrultuda ana kubbeye eklemlenmiş yarım kubbeler, doğu ve batı doğrultusunda a-b-a-b-a şeklinde dizilmiş küçük kubbeler plânı oluşturur. Bu plân şeması ile Ayasofya’ya benzemekte ise de bu bir yanılgıdır. Zîra Ayasofya
Sayfa 126
Reklam
Muradiye Camii (Edirne)
" Sultan II. Murad döneminde Edirne başkent olmuştur ve ilk büyük eserler de onun zamanında inşa edilmiştir. Muradiye zâviyesi, Mevlevîhâne olarak yapılmıştır. Yıldırım zamanında Bursa’da başlayan zâviye plân tipolojisi burada da uygulanmış olup yan alanlar orta kısma sonradan açtırılarak dâhil edilmiştir. Minarede sonradan eklenmiştir. Kesme taş duvar örgülüdür. Osmanlı dönemine ait belki de en güzel ve en büyük renkli sırlı çini uygulamaya sahip mihrap bu camidedir. "
Sayfa 70
Ulu Camii (1400 - Bursa)
" Murad Hüdâvendigâr zamanında yapılan çok kubbeli cami geleneğinin devamı olup bu üslûbun en büyüğüdür. XIV. yüzyılda fethedilen topraklarda ilk ulu camiler inşa edilmeye başlanmıştır. Filibe’de Hüdâvendigâr Camii bu tip camilerin öncüsüdür. Ulu cami çeşidi aslında tüm İslâm memleketlerinde uygulanan bir tarzdır. Çok sütunlu, çok bölmeli camiler önceki devirlerde de uygulanmıştır. Yıldırım Bâyezid tarafından Niğbolu Zaferi’nden sonra yapımına başlanan Bursa Ulu Cami tamamen kesme taştan yapılmış, yüksek bedenli, ferah bir yapıdır. Ceviz minberinde yer alan kitâbede yapının I. Bâyezid tarafından 1400 yılında yaptırıldığı belirtilmektedir. (...) "
Sayfa 32 - Bursa Ulu Cami’nde kündekârî uygulama olarak karşımıza çıkan desen Bursa Yeşil Cami’de de bulunur. (42)
" Osmanlı erken dönem camileri tek kubbeli olup Anadolu’da Selçuklu zamanı XIII. yüzyılda gelişen tek kubbeli mescitlerin devamı mahiyetindedir. Tek kubbeli camilerde ilk gelişme Bilecik’teki Orhan Gâzi Camii ile olmuştur. "
Sayfa 10
Üç Şerefeli Camii (1447- Edirne)
" Mimarı Muslihiddin ve Şerâfeddin’dir. Sultan II. Murad devrinde yapılmış olup klâsik mimarînin öncüsüdür. Birçok yeniliği barındırır. Enine gelişmiş dikdörtgen namaz bölümü avluya bağlanarak bütüncül bir yapı oluşur. Osmanlı mimarîsinde ilk revaklı avlu uygulaması bu cami ile birlikte başlar. 24 m. olan kubbe o zamana kadar ulaşılan en büyük kubbedir. Daha evvelki çok ayaklı çok kubbeli cami tipi terk edilerek cami içinin ayaklarla bölünmesinin önüne geçilmiştir. Manisa Ulu Cami Artuklu cami geleneğinin Edirne Üç Şerefeli Camii’nden evvelki son aşaması olup sekizgen çardak modeline sahiptir. (...) "
Sayfa 80
Reklam
Sultan Ahmed Camii (1617 - İstanbul)
" Sultan I. Ahmed tarafından Sedefkâr Mehmed Ağa’ya Ayasofya’nın karşısına gelecek şekilde yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın Şehzâde Mehmed Camii planına benzer fakat ondan büyüktür. Büyük bir külliyenin parçası olan caminin kubbesi içerde 5 m. çapındaki dört fil ayağına oturur. Merkezi kubbeyi çevreleyen dört, avlu ucunda ise iki minare vardır. Kubbeye bitişik olan minareler üç, avludakiler ise iki şerefelidir. İç mekânın %75'i gök mavisi çinilerle kaplanmıştır. 'Mavi Cami' ismi buradan gelmektedir. "
Sayfa 202
Piyâle Paşa Camii (1574 - İstanbul)
" Kaptan-ı Deryâ ve Sultan damadı olan Piyâle Paşa tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan camileri içerisinde plân bakımından en anlaşılması zor olan camidir. Çünkü çok kubbeli bir camidir. Altı kubbenin ağır ayaklara değil granit sütunlara oturması mekâna diğer çok ayaklı camilerdekinin aksine ferah bir görüntü verir. Kubbeler sağırdır ki bu diğer camilere göre farklı bir özelliktir. Kubbelerin sağır olmasına rağmen duvarlardaki pencereler içeriyi aydınlatmaya yeterlidir. Cami girişleri mihrap ekseninde değil yandadır. Müezzin mahfili mihrabın tam karşısındadır. Bu camide minarenin yeri de oldukça ilginçtir. Mihrap aksı üzerinde dış sofa ile orta kubbenin birleştiği yerdedir. Dış sofa da ilginç tasarlanmıştır. Yanlarda ağır ayaklı galeriler dolaşmaktadır. "
Sayfa 194