Serap Ekizler Sönmez

Serap Ekizler SönmezEskiz Defterimden Osmanlı Mimarisi yazarı
Yazar
9.0/10
2 Kişi
7
Okunma
5
Beğeni
9,3bin
Görüntülenme

Hakkında

1973 yılında Almanya'da doğdu. Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümünde lisans eğitimini tamamladıktan sonra bir süre bu alanda çalıştı. Üniversitedeyken başladığı resim eğitimine 12 yıl boyunca ressam İlhami Atalay atölyesinde devam etti. Daha sonra sürrealist ressam Erol Deneç'ten dersler aldı. Resme ilgisi ağır basan sanatçı Kimya sektörünü tamamen bırakarak 2003'te kendi atölyesini açtı. Çeşitli karma ve kişisel sergilere katıldı. 10 yıl boyunca özel dersler verdi ve her yıl öğrencilerini karma sergilere hazırladı. Birçok uluslararası koleksiyonlarda özgün eserleri mevcut olan sanatçı; resim, kaligrafi, karikatür, duvar ressamlığı gibi birçok çeşitli alanda çalışmalarına devam etmektedir. "İslam Tarihi ve Mimari Eserleri" ve "İslam Sanatı'nda Geometrik Desenler" gibi alanlara merak salarak bu konuda araştırma ve incelemelerde bulunmuş olan Serap Ekizler Sönmez, bu bağlamda Marmara Üniversitesi SBE İslam Tarihi ve Sanatları bölümünde yüksek lisansını tamamlamıştır. Özellikle Mimar Sinan dönemi yapılarını inceleyerek bu yapılarda bulunan geometrik desenlerin analizlerini içeren kapsamlı bir çalışma hazırlamıştır. İslam Mimarisinin tarihsel süreçte nasıl geliştiğine ilişkin araştırmalar yaparak önemli eserlerin eskiz çalışmalarını ve desenlerini çizmiştir.
Unvan:
Türk Yazar
Doğum:
Almanya, 1973

Okurlar

5 okur beğendi.
7 okur okudu.
20 okur okuyacak.
Reklam

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
" XV. yüzyıl sonu XVI. yüzyıl başı Osmanlı çini sanatı açısından yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu dönemde geliştirilen ilk teknik mavi-beyaz tekniktir. XVII. yüzyıl ortalarına kadar süren bu tekniğin en belirgin özelliği sert ve beyaz hamurdan üretilmesidir. Osmanlı saray nakkaşlarının elinden çıkan desenler, İznik atölyelerinde uygulanır ve pişirilir. "
Sayfa 150
Yeşil Camii (1391 - İznik)
" I. Murad döneminde kazasker olan Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa zamanında yapımına başlanmış, vefat edince oğlu Ali Paşa tarafından tamamlanmıştır. Hayreddin Paşa, Şeyh Edebali’nin akrabası olup Acemi Ocağı ve Yeniçeri Ocağı’nın örgütlenmesinde başrolü oynamıştır. Çandarlı sülâlesinden beş sadrazam çıkmıştır . Caminin Mimarı Hacı Musa’dır. Yapıda taş malzeme kullanılmıştır . Tek kubbeli camilerde mekân genişletme çabasının sonucu olarak caminin kuzey yönünde iki sütun ile boyuna dikdörtgen olarak genişletilmiştir. Kubbenin yükü kuzey yönünde bu iki sütuna bindirilmiştir. Kubbe çapı 10 m. olup sekizgen kasnaklıdır. Kare mekândan sekizgene geçiş, Türk üçgenleri ile sağlanır. Cami iç duvarları 2.20 m. ye kadar mermer kaplıdır. Tâc kapı mukarnaslı olup revak ayaklarıyla bütünleşmiştir. Dış sofa duvarları ana mekân kubbe duvarlarından yüksektir. Dış sofanın üç tarafında geometrik şebekeler bulunur. Minare yapı ile bütünleşmektedir ve Büyük Selçuklu mozaik çini geleneğinin Anadolu’ya aktarımının güzel bir örneğidir. Geometrik kompozisyonların olduğu renkli sırlı çini ile kaplıdır. "
Sayfa 20
Reklam
Yıldırım Camii (1395 - Bursa)
" Külliyenin bir parçası olup zâviye geleneğinin parçasıdır. Beden duvarları taştandır. Ana mekân ve ibadet mekânı Bursa kemeri ile ayrılmıştır. Her iki mekân da kubbelidir. Ana mekâna sağlı sollu birer eyvan açılır ve eyvanların duvar seviyesi burada kendinden evvelkilere nazaran yükseltilmiştir. Böylece ana mekânın parçası etkisini doğurur. Artık genişleyen ve devlet olan Osmanlı’nın şanına yaraşır biçimde inşâ edilmiştir. Yine ana bölümden sağlı sollu yer alan birer odaya geçilir. Giriş kısmına bağlanan iki oda mevcuttur. Bu odaların üst katı olmadığından bir hayli yüksektir ve tonozla örtülüdür. Kare yapıdan kubbeye geçişte geçiş unsuru olarak ana mekânda tromp, ibadet mekânında ise Türk üçgeni kullanılmıştır. Giriş ve dış sofa kemerleri de Bursa kemerlidir. Bu kemer Osmanlı’da ilk olarak burada uygulanmaya başlanmıştır. "
Sayfa 46
Murad Paşa Camii (1470 - İstanbul)
" Fatih’in vezirlerinden Murad Paşa yaptırmıştır. Oldukça yüksek duvarlara sahiptir. Almaşık duvar örgüsü vardır. Zâviye uygulamalarının artık terk edileceği sinyalini veren tasarım öğeleri barındırır. Ana kubbe ve ibadet kubbesi çapı eşittir. Camiye eklenen yanlardaki odalar, Bursa’daki örneklerde ana bina ile neredeyse aynı yüksekliğe ulaşırken burada ayrılacakmış hissi verecek şekilde daha alçak seviyededir. İstanbul’da ilk zâviye plânlı cami inşa ettiren Mahmud Paşa’dır. Ardından Murad Paşa ve Rum Mehmed Paşa’nın yaptırdıkları gelmektedir. Cami içinde kubbelerin geçit öğeleri, mihrabın olduğu kubbede aslan göğsü üzeri mukarnaslı, giriş kısmında ise Türk üçgenidir. Caminin giriş sofasında devşirme sütunlar kullanılmıştır. Orta sahnı Tabhâne odalarından ayıran duvar yüzeyinde yüksek ve derin birer niş yer alır. Bu mukarnaslı niş başka hiçbir örnekte yoktur ve yüksek duvarların donuk görüntüsünü azaltmak için yapıldığı düşünülmektedir. "
Sayfa 84
Nuruosmaniye Camii (1755 - İstanbul)
" Sultan I. Mahmud tarafından 1748’de başlanıp, Sultan III. Osman tarafından 1755’te tamamlanmıştır. Klâsik devrin son bulduğu ve yeni üslûp olan Barok üslûbunun kendini gösterdiği bir eserdir. Fakat Barok üslûp bire bir uygulanmamış, Osmanlı mimarî geleneği ile harmanlanmıştır. Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii ile benzer plâna sahiptir. "
Sayfa 218
Henüz kayıt yok

Yorumlar ve İncelemeler

Tümünü Gör
Reklam
Henüz kayıt yok