Bir gece pirin biri sabaha kadar ibadet etmiş, seher vakti elini Allah'a kaldırıp hacet dilemişti. O sırada kulağına gaipten şöyle bir ses geldi:
—İster defol git, ister yalvarıp yakarmana devam et; bu kapıda senin dileğin kabul edilmeyecek. Boşu boşuna uğraşma, başının çaresine bak!
Pir ertesi geceyi de zikirle, ibadetle geçirdi. Müritlerden biri onun durumunu öğrenmişti: “Pirim” dedi; “gördün ya, sana o taraftan kapı kapanmış. Boş yere bu kadar uğraşıp durma!”
İhtiyarın gözlerinden, yüzüne hasretle, yakut renginde yaşlar boşandı.
“A oğlum” dedi; “eğer bundan daha iyi bir kapı bilseydim, ancak o vakit umudumu keser, geri dönerdim. O benden dizginini çevirdi ama sanma ki terkisinden ben el çekeceğim. Dilenci, eğer başka bir kapı tanıyorsa, herhangi bir kapıdan mahrum döndüğü zaman gam yemez. Evet, benim bu semte yolum yokmuş, işittim. Ama başka bir ülkeye gitmem de imkânsız.”
Pir bunları söylerken kendini Allah'a vermiş, başını yere koymuştu. O sırada can kulağına bir ses geldi; diyorlardı ki:
“Bize lâyık bir hüneri yoksa da onu kabul ettik. Çünkü Bizden gayrı sığınağı yok!”