Araştırmalar, devamlı “zeki” olduğu söylenen çocukların zorlukları egolarına bir tehdit olarak gördüğünü ortaya koymuştur. Başarısızlığa uğrama korkularından dolayı karşılaştıkları zorluklarla başa çıkmaya çalışmak yerine durumu baştan reddetmekte, konuyla ilgili aksiyon almamakta ve çaba göstermemektedirler. Bu şekilde, çabaları değil de yetenekleri takdir edilmiş çocuklar zorluklarla karşılaştıklarında durumu baştan kabullenip harekete geçmezken, çabası takdir edilen çocukların ne kadar zor olursa olsun çaba gösterdiği, bu nedenle de başarma olasılıklarının daha yüksek olduğu gözlenmiştir.
Mesela “cee oyunu” bebeği duygusal olarak besleyen bir oyundur. Bebek bu oyunu oynarken annesinin gözle görünmediği zamanlarda da varlığını sürdürdüğünü öğrenir. Böylece annesi dışarı çıktığı zamanlarda geri döneceği konusunda kendini güvende hisseder. Bununla birlikte, bu oyun genel olarak nesnelerin görüş alanında olmadığında da varlıklarını sürdürebilecekleri algısını geliştirir. Bu yüzden, “cee oyunu” bebeğn zihinsel gelişiminde de önemli rol oynamaktadır.
Çok iyi araştırılmış ve derlenmiş bir kitap. Her ebeveynin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum. Sadece uykudan bahsetmiyor, bizlere bir bebeğin bakış açısını kazandırıyor. Yazarı tebrik ediyorum. Kapanışını Rakel Dink’in “Bir bebekten katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim” sözüyle bitirmesi çok yerinde olmuş. Topluma böyle geniş pencereden bakabilen aydın insanların sayılarının artması dileğiyle..
Diyelim ki çok kaygılısınız ve ağlıyorsunuz. Karşınızda sizi teselli edecek arkadaşınızın eli omzunuzu sıvazlıyor ama onun yüz ifadesi de çok kaygılı ve telaşlı. Ne hissedersiniz? Muhtemelen “ O da en az benim kadar kaygılı. Sanırım kaygılanmakta haklıyım” diye düşünürsünüz. O halde, özellikle ilk iki senede kelimelerden önce hisleri tüm açıklığı ile algılayabilen bebeğinizi “eyvah sakinleşmiyor” kaygısı ile sakinleştirmeye çalışırsanız, bebeğiniz de sakinleşmek yerine kaygılanacaktır.
1. Bebeğinizin mimiklerini ve çıkardığı sesleri taklit edin.
Sözgelimi bebeğiniz onun altını değiştirirken size gülüp agulamaya başladıysa, ona gülümser ve çıkardığı sesleri taklit ederseniz onu aynalamış olursunuz.
Eğer aynaladığınız duygu olumsuzsa, örneğin bebeğiniz bir sesten korkmuşsa, bu durumu yüz ifadenizle ve sözel olarak aynaladıktan sonra bebeğinizi rahatlatın. Ona "korkma" demek yerine (çünkü duygu artık oluşmuştur ve korkmamasını söylemek ancak hissettiğini red etmek our), ses mutfaktaki karıştırıcıdan
geldiyse, birlikte mutfağa gideceğinizi ve korktuğu sesin ne olduğuna bakacağınızı söyleyin. Korkusunu, korktuğu şeyi öğrenerek gidermesini sağlayın ve “ben buradayım” mesajı ile ona güvende olduğunu hissettirin.
2. Bebeğinizin duygu ve aksiyonlarını sözel olarak ifade edin.
Bebeğinizin duygu durumunu ve aldığı aksiyonları sözel olarak ifade etmeniz özelikle çocukluğa geçiş döneminden sonra oldukça etkili olacaktır. Örneğin oyunda kazanamayan çocuğunuz etrafa tekmeler savurduğunda,
"Kaybettiğin için çok kızgınsın ve kızgınlığını göstermek için etrafa tekmeler savuruyorsun, istersen - kendisine ya da bir başkasına zarar vermesini önlemek için - bu yastığı tekmeleyebilirsin…” gibi…
Öneri:
Biraz büyüdüğünde, sabahları dikkatinizi ona vererek birebir zaman geçirdiğinizde, bebeğinizin gününün geri kalanında çok daha rahat ve huzurlu olduğunu göreceksiniz.
Elindeki çıngırağı tutarken artık başka bir tarafa bakmaya basladıysa, aktivitenin değiştirilme zamanının geldiğini fark edin ve hemen geçişi yapın. Ya da oynarken bir yandan da size "agu"'luyorsa siz de onunla konuşmaya başlayın. Oyun içinde onunla senkronize olun ve dikkatinizi ona verin. Önemli olan fiziksel olarak yan yana olmaktan çok zihinsel olarak yan yana olmaktır.
Elbette bebeğinizin oyun zamanının tümünde onun yanında oturup onunla oynamanız gerekmemektedir. Kaliteli zaman geçirmek, 24 saat onu bırakmamak değildir. Size ihtiyaç duymadığında, kendi başına oyun oynamak bağımsızlık gelişimi açısından da destekleyici olacaktır. Önemli olan, bebeğinizle oyuna ne kadar zaman ayırdığınız değil, ayırdığınız
zaman dilimi içinde onunla zihnen yanında bulunarak ne kadar kaliteli vakit geçirebildiğinizdir.
Bugün bebeğinizle neyi nasıl oynadığınız, yarın büyüyüp okul eğitimi alma vakti geldiğinde onun sınıftaki öğrenme sürecini de etkileyecektir. Akademik başarı, merak eden ve öğrenen çocuğundur! Ve bu çocuk muhtemelen bebekliğinde oyun eşliğinde çok sayıda uyaranla karşılaşmış, merakı tetiklenmiş ve “öğrenme”ye teşvik edilmiştir. Oyunla büyümüş ve öğrenmiş çocuk ileride sınıf içindeki ortama daha kolay uyum sağlayacak ve öğrenmeye, yaşına uygun bir biçimde devam edecektir. Sonuç olarak oyun, bebeğinizi başarılı bir okul hayatına götürecek bir basamaktır.