Ağa oğlu için arkadaşının torununu isterken...
Çavuş ne isterseniz yaparım. Altın da, mark da…
Beşibiryerde yaparım ki torunun o kadar altını kaldıramaz.
Sana bir tarla, aha şu evini yıkar kutu gibi bir ev yaparım
size. Hele giydiklerine bak? İhtiyar canına bir giysi bile alamıyorsun, sen yarın öbür gün ölürsen cenazen bu şekilde
mi el âlem içine çıkacak? Dilan kızım rahat eder, koskoca
ağa evi. İneği, öküzü, tavuğu, koyunu, kuzusu, atı, ne isterse var. Gel evime bak mutfağında dolap var dolap. Kimin
dolabı var? Hele bana söylesene. Dolabı aç, köyü yedi kere
doyurur. Malım servetim hepsi onun oğullarının olacak.
Çavuş sana diyorum, dinliyor musun? Bu talih kuşudur ha! Her kulun başına konmaz. İyi düşün, bir daha Allah böyle kullun yüzüne gülmez ha.
− Hacı Ağa’m, benim gönlüm bu işe razı, sana gelin
vermek bana şereftir. Ama ben bir anası babasının fikrini
alayım. Onlara konuyu açayım. İnşallah bu iş olur.
− Çavuş, Çavuş! Eski köye yeni âdet mi getireceksin?
Babası kimdir? Nerenin köpeğidir? İnsanın büyüğü evet
dedikten sonra, ona bok yemekten başka ne düşer? Söyle
hele bana anası kimdir? Bir eksiktir, eksik. Eksik kimdir?
Aklı kıttır. Bir eksiğe sual mi olur, akıl mı danışılır? Sen öyle
yap da kadın kısmını başımıza ağa yap.