Sınırsız zevklerin dünyası Birinci Dünya ile buna karşı tepki olarak ortaya çıkan köktencilik arasındaki kutuplaşma, günümüzde giderek maddi ve kültürel anlamda varlıklı, uzun ve tatminkar bir yaşam sürmek ile yaşamını aşkın bir hedefe adamak arasındaki çelişkiye karşılık gelmeye başlamıştır. Bu çelişki Nietzsche’nin tanımladığı etkin ve edilgen nihilizmler arasındaki çelişkiye karşılık gelmiyor mu? Bizler Batı’da Nietzsche’nin betimlediği aptalca gündelik zevklere dalmış Son İnsan’ı oynarken, Müslüman köktendinci her şeyini riske eden, kendisini bile yok eden bir savaşa girişiyor.
“Doğuyla Batıyı kaderle özgürlük diye karşı karşıya getirmek için ne kadar uğraşırsak uğraşalım, İslam bu ikili karşıtlığı çökerten üçüncü bir konuma karşılık gelir. Ne kör kadere teslim olmak ne de canının çektiğini yapmak, bunların yerine daha derin bir özgürlük: kaderimizi değiştirmek ya da seçmek.”
Ölümcül Deney serisinde, kadının ataerkil düzenle mücadelesi anlatılmaktadır. Seri içinde, Alice birçok kez, düzen tarafından bastırılır. Üzerinde deneyler yapılır ve sürekli kontrol edilmeye çalışılır. Düzen tarafından laboratuvarda yaratılan zombiler aslında birer metafordur.
Zombiler sistemin korkularını ve çürümüşlüğünü betimlemektedir. Aslında Alice için atılacak ilk adım ataerkillikle mücadele etmek değildir. İlk adım konumun haksız, aşağılayıcı olduğunun ve pasifliğin de müdahalede bulunamamaktan kaynaklandığının bizzat farkına varılmasıdır
(
Slavoj Zizek, 2004, s. 38). Ölülerin istilası idealize edilmemiş toplumsal dünyaya ilişkin birer metafordur. Tüketimin ruhsuz ve kaba doğasına ilişkin bir figürdür. Bu figür, tüketici kapitalizmi altında insanları yok eden ve başkalarını yok etmeye yönelten gerçek açlığa işaret etmektedir.
globalmediajournaltr.yeditepe.edu.tr/sites/default/f...