10.0/10
2 Kişi
10
Okunma
1
Beğeni
391
Görüntülenme

En Yeni Stephane Lauzanne Sözleri ve Alıntıları

En Yeni Stephane Lauzanne sözleri ve alıntılarını, en yeni Stephane Lauzanne kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kırklareli uykudan uyandı. Manzara benzerine rastlanmayacak şekilde faciaya dönüştü. Baştan aşağı silahlı çok sayıda insan sokaklara doldu. Mahmut Muhtar Paşa’nın yaverleri de geri çekilmek gerektiğini sanarak genel karargâhı terk ettiler. Evrakı, eşyayı, haritayı, planları hatta memurların sicil dosyalarını ve başkumandanın yazışmalarını bile orada bıraktılar. Bunlardan biri, şaşkınlığından sadece komutanının kahve takımını götürmeyi akıl etti. Bu faciada örnek olacak bir hareket varsa o da buydu. Ama o da bir işe yaramamıştı. Çünkü üç gün boyunca Mahmut Muhtar Paşa’nın yanında teçhizat namına bundan başka bir şey bulunmadı. Paşa Lüleburgaz’da felaketten kurtarılan biraz çay ve birkaç bisküvi ile karnını doyurabildi.
Sayfa 36
Bir askeri ateşe, Mahmut Muhtar kolordusunun savaşını izlemek için Sarayköy’e kadar ilerlemiş, fırtınaya kapılmış bir balıkçı teknesi gibi bu kargaşaya karışmıştı. Balıkçı, kayığını nasıl dalgaların akıntısına kaptırırsa o da kendisini firarilerin akışına bırakmış, gecenin bir kısmında geri çekilen insan sürüleri arasında o da karmakarışık ilerlemişti. Bana olayı şöyle anlattı: “Bu genel bir ölüm gibiydi. Hayatım, beygirimin ayaklarına bağlıydı. Savrulup düşmüş olsaydık, ikimiz de yerimizden kalkamazdık. Ben de dizlere kadar cılk çamura batar kalırdım.” Bu subay açlıktan bayılacak hale gelmişti. 24 saat zarfında ağzına iki çikolatadan başka bir şey koymamıştı. Son tedbir olarak kaputunun cebinde bir ekmek kabuğu saklamıştı. Sabah oldu. Subay hayvanını durdurdu. Bitkin bir halde ekmeğini çıkardı. Eyerin üstünde yemeğe hazırlandı. Fakat ansızın yanı başında yolun kenarında şafak aydınlığında daha da kararmış ovada serilen cesetlerden daha uçuk benizli bir yaralı gördü… Yaralı doğruldu. Öylesine yalvaran bir tavırla elini uzattı ki, süvarinin yüreği parçalandı. Elindeki ekmeği, son yiyeceğini, ağzına götüremedi. Bu zavallı yaralının avucuna koymak istedi. Ama o anda at şahlandı ve ekmek çamurlar içine düştü. O sırada yaralı kendini yere attı. İnsan kanıyla karışmış çamurlar içinde kalan bu ekmeğe benzer parçayı yakaladı ve bir anda ağzına götürdü.
Sayfa 61
Reklam
Çorlu'dan çekilen yedi yüz yirmi kelimelik telgrafın binbaşı Vasfi Bey tarafından beş kelimeye indirilmesi olayını buna örnek verebilirim. Harika sansürcü telgrafın yalnızca birinci cümlesini ve sonuncu cümlesini bırakmıştı. Tek bir çakı darbesiyle kâgıdın bütün orta bölümünü kesmiş ve metin tamı tamına şu hale gelmişti: “Çorlu, 31 Ekim Muharebe dün başladı... Muharebe sürüyor.”
Ne kadar acı olursa olsun, uyanmaya neden olmayan dram yoktur.
Camilerine bu kadar düşkün olan bu millet biraz da varlığıyla ilgilenseydi görürdü ki İstanbul ve Galata'da iki sipsivri, sapasağlam bina vardır. Bunlar daima kalacaktı Avrupa onlara hiç dokunmadı. Bu iki bina Duyun-u Umumiye ile Osmanlı Bankasıydı.
Hukuk devletten devlete, milletten millete ve doğal olarak Avrupa'nın kimden yana tavır koyduğuna göre değişiyor.
Reklam
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.