Burada hiç hayat yoktu. Cehennem bir makineydi. Bizim haricimizde. Burada, elimin içindeki eli, bizi cehennemin soğuk tiktaklarından ayıran tek gerçeklikti.
Ne garip, yıllar fark edilmeksizin akıp giderken varoluşun bir ânı varlığımızı derinden yaralayabiliyor, kısa bir aşk bilincimizin mutlak yapısını sonsuza dek şekillendirip tanımlayabiliyor.
“Zerdüşt değilsen korkarım cehenneme gidecekesin.”
“Bu adil değil.”
“Eh, siz İsa’nın adını bile bilmeyen tüm o Çinlileri cehenneme gönderirken adildi ama. Değil mi?”