1946 yılında Kerkük’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini Kerkük’te tamamladı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi (bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi)’nin Yüksek Mimarlık Bölümü’nü 1974 yılında bitirdi.
Bir süre tarihi çevre koruma ve restorasyon alanında serbest çalıştı. Bu arada çeşitli kurum ve kuruluşlarda tarihi çevre koruma uzmanı olarak danışmanlık yaptı. Kerkük Kenti ve Ev Mimarisi konulu doktora tezini İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Restorasyon Ana Bilim Dalı’nda 1992 yılında tamamladı.
1995’te doçent oldu, 2002 yılında da profesörlüğe atandı. Evli ve bir çocuk babası olan Saatçi, halen Mimar Sinan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Mimari Restorasyon Bölümü’nde öğretim üyesidir.
Ulusal ve uluslararası sempozyum ve toplantılarda sunulmuş bildirileri ve yayımlanmış bir çok makale, inceleme ve araştırma yazıları vardır.
Türkmen şehirlerini (Kerkük-Erbil-Tuzhurmatı-Telafer...) ve bu şehirlerin yetiştirdiği şairleri, şairlerin vatan-millet dertlerini anlatmakla başlıyor. Bölgede Türkmenlerin uğradığı zulümleri ve çekilen çileleri birinci ağızdan ele alıyor. Kerkük'ün petrol bakımından zengin topraklara sahip olmasından yakınıyor ve Saddam diktasının Araplaştırma politikasından dem vuruyor. Şimdi ise bölgedeki Kürtleştirme politikasının hayal ürünü olduğunu savunuyor.
Kerkükten ayrı düşenlerin, uzun yıllar Kerkük hasretiyle kavrulanların, Kerkükten ayrılmanın acısıyla yananların okuması gereken güzel bir gezi yazısı olmuş.
Mimar Sinan'ın ağzından yazılmış olması çok önemli yapıyor kitabı. Aslında binaları teknik olarak nasıl yaptığından değil inşa etme sürecinde yaşadığı ilişkisel sorunları anlatıyor. Teknik olarak çok az şey var. Ama belki de esas önemli olan işin yönetim ve ilişkiler kısmıdır zaten... kısa kolay okunur bir kitap. günümüz türkçesi de var. tarih ve mimarlık meraklıları mutlaka bakmalı
Kerkük; Misak-ı Milli yani son defa toplanan Osmanlı Mebusan Meclisi tarafından edilen milli yeminde vatanın ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmişti. Daha sonra içimizde ki hainleri isyan ettiren İngilizler bir oldu bittiyle Musul ve Kerkük'e el koydular. Ördü ve devlet ülkeye ve millete ihanet eden Şeyh Sait hainiyle uğraşırken Kerkük elimizden kaydı gitti.
Ve Kerkük'ün zulüm, idam ve acıyla dolu serüveni başlamış oldu. Biz de çocukluğumuz da " baş ucumuz da Musul Kerkük Anadolu'm diye ağlar " dizeleriyle Musul Kerkük'ün bu kara bahtına iç geçirip durduk.
Ya da
Ele düştü ele düştü
Canıma velvele düştü
Kerkük elden ele düştü
Varım amma biten benim. Hoyratlarıyla yadellere düşen ata yurdumuzu hep gönlümüz de taşıdık. Baskıcı Baas rejiminin idam sehpalarından kaçıp ülkemize gelen bir çok soydaşımız ülkemizde eğitim alarak Kerkük'ün kara kaderini tüm dünyaya duyurmaya çalıştılar. O gençlerden biri olan Suphi Saatçi ülkemizde eğitim aldı profesör oldu ve 25 yıl sonra Kerkük'e , Tuzhurmatu'ya ve Telafer'e giderek. Hem şehitlerin hem eski günlerinin izini sürdü hem de duygu ve düşüncelerini bize aktarmak için o gezilerden bir kitap oluşturarak bizlerin istifadesine sundu.