Susan Buck Morss sözleri ve alıntılarını, Susan Buck Morss kitap alıntılarını, Susan Buck Morss en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Benim düşüncemin teoloji ile ilişkisi kurutma kağıdının mürekkeple ilişkisine benzer teolojiye doymuştur ama kurutma kağıdından devam edilirse yazılmış olandan Geriye hiçbir şey kalmayacaktır
Görünürde ahlaki hissiyatla haklılaştırılan şiddetli direniş, o hissiyata aykırı yeni zulümlere giden yolun taşlarını döşer, zira insanlığın düşmanına karşı her türlü barbarlık mubahtır.
Rousseau dünyanın dört bir yanındaki insanlardan bahsetmiş ama Afrikalıları atlamıştır; Danimarka'ya nakledilmenin üzüntüsünden ölen Grönland halkından bahsetmiş, ama Hint Adaları'na nakledilirken intihar eden, ayaklanan, ceza olarak kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde kaderiyle baş başa bırakılan Afrikalıların üzüntüsünü hiç
anmamıştır. Tüm insanların eşit olduğunu ilan etmiş ve özel mülkiyetin eşitsizliğin kaynağı olduğunu ileri sürmüştür, ama Fransızların ekonomik kazanç elde etmek için köleliğe yönelmesinin gerek eşitlik gerekse de mülkiyet argümanları açısından merkezi bir önem
taşıdığını asla tartışma konusu yapmamıştır.
"...[Bir insanın] varlığı ikiye ayrılır, her birine bir gezegen düşer, ama sonra bir ikinci defa, bir üçüncü defa, binlerce defa [...] on binlerce farklı şekilde daha bölünür."
Pervasızca küstahlık yoldaşça cesaret olarak düşünülmeye başlarken ileriyi görmenin yarattığı tereddüt enikonu kılık değiştirmiş Korkaklık haline geldi. Ilımlılık ödlekliğin örtüsüydü; her şeyi anlamak hiçbir şeyi başaramamaktı.
“Şimdinin narsisizmi” adı verilebilecek, geçmişte bizim kökenimizden başka bir şey görmeyen mevcut anlayışların gönül rahatlığını bozmaktan kazanılacak çok şey var.
Bu tasarıda ele alınan kolektif, nesiller arasıdır. Birinci yüzyılda yaşayanlar nasıl bizden hiç kimsenin paylaşmadığı bir gerçeklik deneyimlediyse, bugün hayatta olan bizler de kendi zamanımızda ortaklaşıyoruz. Bu kitapta benimsenen duruş bağlamında hepimiz tarihin dehşetlerine tanık olanların, bu dehşetlerden mağdur olanların ve bu dehşetleri yaşatanların soyundan geliyoruz. Bu bizim ortak noktamız. Bizi doğuran analar imha edilmekten öyle ya da böyle kurtulmuş, hepimize birer Yıl Bir vermişler. Bu da paylaşılacak mirasın hiç küçük olmadığı anlamına geliyor.
KÖLELİK, Avrupa'nın kolonileştirici metropollerinde kök salabilir miydi? Bu sorunun cevabı tartışmaya açıktı. Koloni köleliğini modern kılan şey, bizatihi alışkanlık yapan ürünler tarafından yaratılan doymak bilmez tüketici talebini karşılamak için hem toprağın hem de emeğin pestilini çıkarmak suretiyle azami değer elde etme temelinde yükselen kapitalist biçimiydi.
Fransa'da burjuvazinin yüzde yirmilik kısmından fazlası kölelerle ilişkili ticari faaliyete bağımlıydı. Fransız aydınlanma düşünürleri böyle bir dönüşümün tam içinde yazmışlardı. Bu düşünürler yerli koloni halklarını soylu vahşi mitleriyle idealleştirseler de, köle emeğinin ekonomik can damarı umurlarında değildi.
Tarihsel nesne amaca yönelik bir araçtır, başlı başına felsefi bir hedef değildir. Yöntem olarak kavram emperyal bir havaya girer, her somut vakayı kendine tabi kılma potansiyeli taşır.