Hasan Tahsin Paşa (d. 1859, İstanbul - ö. 1930, İstanbul) Osmanlı bürokratı. II. Abdülhamid devrinde 1894-1908 yılları arasında Mâbeyn-i Hümâyun Başkâtibi olarak görev yaptı.
Babası Mesud Efendi'dir. Rüştiye'deki tahsilini tamamladıktan sonra 11 Haziran 1870 tarihinde 13 yaşında Sadaret Mektubî Kalemi'ne girdi. Daha sonra Dahiliye Nezareti Mektubî Kalemi'nde görev aldı ve aynı kalemde başkâtip olarak görev yaptı. 7 Temmuz 1888 tarihinde terfi ederek Bahriye Nezareti Mektupçuluğu görevine atandı. Yeteneği liyakati ve dürüstlüğü sebebiyle Sultan II. Abdülhamid tarafından 26 Kasım 1894 tarihinde Süreyya Paşa'nın vefatıyla boşalan Mâbeyn Başkâtipliği'ne tayin edildi. Bu görevini 4 Ağustos 1908 tarihine kadar sürdürdü. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra İttihatçılar tarafından Serasker Mehmed Rıza Paşa, Râtıb Paşa, Zeki Paşa ve Şehremini Reşid Paşa ile birlikte Sakız Adası'na sürgün edildi.
Bir süre sonra affedildi ve sürgünden döndü. Bir süre devlet görevi verilmedi. Cumhuriyet'in ilanından sonra Tekel Tütün Deposu'nda baş kâtiplik yaptı. 1930 yılında İstanbul'da vefat etti.
Bilinenin aksine Arap değildi. Dil olarak Sadece Türkçe bilmekteydi.
Bir meseleyi akıl, mantık, edep ve terbiye, ilim ve fen noktasından müzakere ve istişare etmek başka şeydir. Şahsi çekişme ve emellerle partizanlık etmek başkadır. Birincisi faydalı, ikincisi fena ve zararlıdır.
Sultan Hamid'in çok beğenip takdir ettiği yazarlardan biri Ahmed Midhat Efendi idi. Ciltler dolusu roman, hikaye, masal yazan Ahmed Midhat Efendi için "Usanmaz bir gayretle bilginin yayılmasına çalışır." derdi.
“İnsanda yanlışlık olmaz. Yanlışlık ya kasten olur ya da dikkatsizlik sonucunda ortaya çıkar. Kasten yapılan yanlışlık cezayı gerektiren bir suçtur. Dikkatsizlik neticesinde meydana gelen yanlışlığın suçu o dikkatsizliği yapana aittir. Dikkatsizlik mazeret sayılabilir mi?"
Sultan Abdülhamid dönemi devlet ricalinden başkatiplik görevini ifa eden Tahsin Paşa, bu hatıratında üzerinde hala tartışılan Abdulhamid dönemine objektif olarak ışık tutar. Kendisi ömr-ü hayatının büyük bir kısmını Sultanın yanında geçirdiğinden onun hem şahsiyeti hem siyasi dehası ve özel hayatına dair yaşantılarını baya ağır diyebileceğimiz bir dille kaleme almış. Belki de o devre ışık tutan en önemli eserdir. Çünkü o dönemi hatırlatan eserler ne yazık ki azdır. Kitap konu konu ayrılmış o zamanki dönemde Milliyet gazetesine (isimde hata olabilir) yapmış olduğu tefrika hâlindeki yazılarının birleşmiş halidir. Bazı yerler özellikle ağır dilinden dolayı sıkıcı hatta anlaşılmaz olup içindeki bilgiler fazlasıyla kıymete şayan, tarihimize ışık tutan bilgilerdir. Kitabın arkasında lügatçe adı altında bir de eski osmanlıdan günümüz Türkçe manasını yazan sözlük de mevcuttur. Okunması zor kitap da olsa Sultan Abdülhamid dönemini doğrusuyla öğrenebilmek için okunacak baş ucu eserdir. Keyifli okumalar.
Sultan Abdülhamid çok sevdiğim bir padişah olduğu için ve Sultan Hamid'e en yakın olan Tahsin Paşa'nın yazmış olduğu bu kitabı okumak istedim ve başladım ama malesef ki hayal kırıklığına uğradım diyebilirim. Kitabın bir çok yerinde Sultan Abdülhamid'in evhamından ve korkak oluşundan bahsedilmiş ve hatta Sultan Hamid'in taht sevdalısı olduğu bile
Genel olarak, Tahsin paşa’nın hatıraları değil de, hatırladıklarından ibaret olan bu yazıları vaktinde Milliyet Gazetesinde yayınlanmıştı. Cumhuriyet kurulduktan sonra kaleme alınmış olmasının kitap üzerinde tesiri olduğu ve II.Abdülhamid döneminin, hatta günümüzün de en çok eleştirilen padişahlarından biri olduğu için 1930’larda onun hakkında