Takyeddin Zahid Arvas Ağabey anlatıyor:
Üstad Necip Fazıl Kısakürek son zamanlarında Ankara'ya, Emin Garbi Arvas amcamin yanına geldi "Efendi Hazretleri'nin (Esseyyid Abdülhakim Arvasi) kabrini ziyaret edelim" dedi. Hastalığı ilerlemiş ve takati düşmüştü. Amcamla Üstadı adeta omuzlayarak götürdük kabri şerife. Bağluma, kabri şerifin alt tarafındaki okula varınca Üstad'a bir canlılık geldi. Bir çocuk gibi paytak paytak yürüyerek okuldan kabri şerife kadar kendi başına gitti. Biz de Emin Garbi amcamla onu takip ettik. Üstad, kabri şerifin önüne vardı, diz çöküp, boynunu büküp oturdu. Ben fazla
yaklaşmadım, amcamdan geride duruyordum. Öyle bir an oldu ki Üstad'ın vücudu dış çizgileri hariç kayboldu, şeffaf bir hal aldı. Üstad'ın vücudundan Efendi Hazretleri'nin kabir taşındaki yazıyı okuyabiliyordum. Bu hal uzunca bir süre devam etti. Sonra yuvarlak fırça darbeleriyle Üstad'in vücudu görünmez bir el tarafından yeniden çizildi. Üstad, gözyaşları içinde ve bir tebessümle ayağa kalktı. Emin Garbi amcama dönerek: "Emin Bey Allah razı olsun, vesile oldunuz, çok bereketli bir ziyaret oldu" dedi. Ben Emin amcama işaret ederek benim gördüğümü görüp görmediğini anlamak istedim. Emin amcam gördüğünü belli etmek için başını sallayıp eliyle sus işareti yaptı. Üstad'ı İstanbul'a yolcu ettik. Bu, Üstad'ın Ankara'ya son gelişiydi.