Beyrü'l-Makdis'in kuzeydoğu köşesindeki Sibtlar Kapısı'ndan sonra batıya doğru ilerlediğimizde önümüze gelen ilk kapının ismi bizi Hz. Davud dönemine götürür: Hitta Kapısı, yani Babü'l-Heta
Yahudiler bu kapıya Doğu ya da Nikanor Kapısı demiştir. Hristiyanlar ise Elçilerin İşleri'nde geçen Güzel Kapı olabileceği düşüncesiyle Altın Kapı demiştir. Araplar Babü'z-Zahiriyye olarak anmıştır. Ancak en yaygın olan ismi Rahmet ve Mağrifet Kapısı ismidir.
Mescid-i Aksa Ulucamii'ne sırtımızı verdiğimizde, Kubbetü's-Sahra sol kolumuzda kalacak şekilde ilerleyince bir yeraltı geçidinin ağzıyla karşılaşırız Aksa avlusunda. Halk arasında Mervan Mescidi ya da Süleyman Ahırları isimleriyle meşhur olmuş bu yeraltı mahzenleri yine kutsalların savaş alanı gibidir. Her medeniyet bu mekân üzerinde kendine bir pay çıkarmaya çalışır. Yahudilerin, Hristiyanların, Müslümanların farklı farklı iddiaları vardır
İnsanlar bir mekânı benimsediğinde bütün kutsallarını buraya taşıma çabası güderler. Yine İslami kaynaklarda Hz. Meryem'in bu mekânda doğum yaptığı da söylenmektedir (Hristiyanlar doğumun Beytü'l-Lahim'deki bir mağarada gerçekleştiğine inanırlar). Hatta bu odanın kolonlarından birinde, bir elin iki parmağının kolonu sıkmasıyla oluştuğuna inanılan bir iz görülmektedir. Bu izin, Hz. Meryem'in doğum sancısı sırasında kolonu tutarken meydana geldiğine inanılır.