İyi ya işte, insan asıl namaz kılmadan yaşayamaz. Siz namazın niteliği veya sayısı ile ne uğraşıyorsunuz? Namaz müminlerin, inanan kulların, Allah'la olan randevusudur. Bu buluşmanın verdiği heyecan ve huzur, ruhun açlığını giderir
İnsan kendi iç yapısının derinliklerindeki bilinç gücü olan ruhî ve nefsî özellikleri keşfedebilirse, o zaman “Nefsini bilen ancak Rabbini bilebilir" şerefli hükmün nefes kesen gerçeği ile yüce Allah'ı ve Hz. Muhammed'i tanımış olacaktır
Demek siz daima malın pahalısını tercih ediyorsunuz, dedim, gülümseyerek. Biraz durduktan sonra da devam ettim. Ne
yaparsınız ki; imân fukara olunca, zihin ukâlâ oluyor.
Peki, sizce insan nedir? Diye sordu.
- İnsan Allah'ın aynasıdır, diye kısa bir cevap verebilirim.
- Peki bu ayna denilen insan, niçin dünyadadır?
Onun müthiş bir görevi vardır?
- Neymiş o görev?
- Mukaddes bir emaneti taşıma görevi.
Ben size İslâm'ın saf bütünlüğünü anlatmaya çalışıyorum. Geçmişte eğer müslüman toplumlar geri kalmış iseler, bunun sebebini İslâm'da değil, insanda aramamız gerekir. İslâmiyet; geriliği, tembelliği, miskinliği övmüyor ki; aksine her konuda ilerlemeyi, gelişmeyi ve zenginliği özendiriyor. Ama dediğim gibi, herkes herkesi kıyasıya tenkit ediyor, hatayı hiç kendinde aramıyor. Hani güzel bir söz vardır, “Zeki insanlar övmeyi iyi bilirler, aptallar ise yermeyi bile beceremez” derler