Tayfun Er

Tayfun ErErguvaniler author
Author
8.7/10
13 People
47
Reads
6
Likes
2,874
Views

About

1962 doğumlu. İlkokulu Bandırma’da, ondan sonraki okulları ise İzmir’de okudu. İnşaat Yüksek Mühendisi. Orta halli bir ailenin çok kardeşli bir çocuğu. 2007’de kitap yazabilmek için mühendisliği bir paranteze aldı. İzmir’de oturuyor.
Title:
Yazar
Birth:
1962

Readers

6 readers liked.
47 readers read.
1 readers are reading.
70 readers will read.
4 readers left half.
Reklam

Quotes

See All
Aldanıldığımız önemli değildi yoksa Herkesin unuttuğunu biz hatırlamasak Turgut Uyar)
Duvar Yayınları · 2012
Bizans'ta imparatorların çocukları; erguvan renkli sarayda, erguvan rengindeki odada doğuyordu. Bu çocuklar Porphyrogenitos (яоppuрoyevηtоç) yani "erguvan doğmuş" ya da "erguvan içinde doğmuş" unvanı alıyorlardı. Erguvan rengi giysi ve ayakkabı yalnızca saray mensuplarına özgüydü. (2) Helence porfira (noppúpa) erguvan rengi demektir. Erguvan renginin soyluların rengi olması, bu sınıfın beğenisinden değil ekonomik kökenindendir. Erguvan, An- tik Çağ'da kırmız böceğinden elde edilen kırmız renginin bir türevi olarak sağlanabiliyordu. Bir böcekten ancak birkaç damla renk maddesi elde edilebiliyordu. Üretim de karmaşık ve çok masraflıydı. O yüzden erguvan rengi giysi giymek son derece pahalıydı; dolayısıyla sadece en üst sınıfın giysilerinde bu renk görülebiliyordu. Tanzimat-Ittihat-Cumhuriyet'i bir üçleme olarak görüyoruz ve Türkiye'nin dünden bugüne yönetici sınıfını, elitlerini de eupatrid olarak nitelendirip, bu insanların birbirleriyle olan akrabalıklarını, bağlarını, benzerliklerini kısacası ortak paydalarını, sistemi anlamanın anahtarı olarak yazmaya çalışıyoruz. Abartarak söylersek, yöneticiler, elitler, öne çıkanlar, "başarılı" olarak kabul edilenler hep akraba, tanıdık. Abartmadan söylersek mutlak olarak bir ortak paydaya sahipler.
Sayfa 14 - Duvar Yayınları · 2012
Reklam
Önsöz
Dünyanın cesur ulusları yoktu, cesur insanları vardı. Onlar, aşkın ve hayatın havarileri, büyük serüvencilerdi. Onlar, bu ihtiyar cadının maskesini parçalamak ve yeryüzü denilen cenneti bize sunmak istediler. Bütün ömürleri bu kavgayla geçti. Ne adları vardı onların, ne ulusları , ne dinleri ne de anıtları. Ama biz onlar için ölüm fermanları hazırlayıp görkemli mangalar kurduk. Savaşlar açtık peşpeşe. Kentleri ele geçerip vahşi bir hayvan gibi avladık onları. Nerde görülseler kurşuna dizdik ve süslü kemerler yaptık onların kafa derilerinden. Biz cellattık ve tarih suratımıza tükürürken, bir kez bile bağışlanmayı istemedi onlar .. Ahmet Telli
Duvar Yayınları · 2012
Şerif Aktaş, “Refik Halid Karay” isimli kitabında Refik Halid için “aris­tokrat bir ailedendi” diyor. Doğru bir saptamadır. Biz, aris­tokrasi başka bir kavram olduğu için -kendimizce- daha doğru bir kavramla erguvani diyoruz. Aristokrasi, feodalite­nin bir ürünüdür. Bizde ise feodalite yaşanmamıştır. Gizli bir kast sistemi vardır.
Sayfa 103
…başlangıç değerlerini değiştirdiğiniz an, döngüsel olma­ yan bir sistem ortaya çıkıyordu ama bu da başka bir düzenli­liği doğuracaktı. düzensiz gibi görünen sistemlerin içinde de bir düzen vardır. oligarşi gibi karmaşık görünen bir yapının da mutlaka bir "deseni" var.
Sayfa 27

Updates

See All
Henüz kayıt yok

Comments and Reviews

See All
Reklam
Henüz kayıt yok