Meşhur bir atasözü vardır; "İnsan taştan ağaçtan sağlamdır" diye... Buna gerçekten inanıyorum; hastalıktan yeni kalkmış, yürümeye bile dermanım yokken, onca zorluğa nasıl dayanabildiğime kendim bile şaşıyordum.
Askerlerin iki sıra dizilerek oluşturduğu koridordan birbirlerine sarılmış halde ilerleyen insanlar, yer yer askerlerin saldırısına uğruyordu. Askerler, aralarından geçerken gözlerine kestirdiklerini eteklerinden ve kollarından yakalayarak zorla çekiyorlar aralarına alıyorlardı. Askerlerin aralarına düşen bu zavallılar, vahşi kurt sürüsünün eline düşmüş av gibi anında soyuluyorlar, çırılçıplak ortada kalıyorlardı. Karşı koyup direnmeye çalışanlarsa hemen paramparça ediliyordu.
Askerler birbirlerini örnek alıyorlardı. Soygun ve öldürmeler gittikçe artmaktaydı. Subaylar ne kadar önlemeye çalışsalar da saldırıları durdurmayı başaramıyorlardı. Gözü dönmüş askerler üzerlerini arayarak para bulamadıkları insanları öldürüyor, sonra da karınlarını yarıyorlardı. Bu vahşice işi, zavallıların paralarını yutmuş olduklarını düşünerek yapıyorlardı.
Meşhur bir atasözü vardır "İnsan insanın şeytanıdır" diye. İnsan dünya gözüyle şeytanı göremez ama yaramaz kimse insanı saptırır, yanlış yollara düşürür. Ayrıca gençlik de etkilidir tabiatıyla... İnsan koyun gibidir, birisi ne yaparsa onu gören diğerleri de peşinden gider. Ama Allah'a çok şükür ki o hallerden fazla bir zarar görme den kurtuldum.
"Bojeka Kalesinde konaklarken askerin ekmeği tükenmişti. Askerlere birer miktar un dağıtıldı. Bana da pay verilmişti. İki günden beri hiçbir şey yememiş, açlık çekmekteydik. Unu alan askerler ne yapacaklarını bilememenin şaşkınlığı içindeydiler. Bocalayıp duruyorlardı. Galiba undan nasıl ekmek yapılacağını bilen bir ben vardım. Başımdan o kadar çok macera geçmişti ki, hayatta kalmak için ne lazımsa öğrenmiştim. Ekmek yapmayı da biliyordum.
...ormandan odun getirecek gücüm olmadığı için ateşten yararlanamıyordum. Aslında "Bir tarafa kaçıp gitmesin" diye odun için ormana gitmeme de izin vermiyorlardı; fakat ateşe yaklaşınca da "Sen odun getirmedin" diye kovuyorlar, uzaklaştırıyorlardı.